Hiçbir siyasi parti çözüm çabalarının dışında kalamaz. Bu süreçte hiçbir şey söylememek de, sürece toptan karşı çıkmak da, çözüme katkı vermemek de aslında birer politikadır ve her birinin sandıkta karşılığı elbette olacaktır.
Sürece karşı olanlar muhalefet etme nedenlerini makul bir dille ve geçerli nedenlerle topluma anlatmadıkları sürece tabanları altlarından kayıp gider. Çünkü siyaset çözüm üretme yeridir, sebepsiz şikâyet makamı değil.
Aynı şekilde bekle-gör anlayışıyla, rakibinin hata yapmasını bekleyen bir duruş da toplumda karşılık bulamaz, çünkü bahsettiğimiz konu Türkiye’nin yaşam kodları ile ilgilidir. Toplum terörün sona ermesini ve toplumsal barışın tekrar tesis edilmesini sıradan bir konu olarak görmemektedir.
Diğer taraftan bu süreci doğru tanımlamak da şarttır. Aşırı iyimserlik ve heyecana kapılıp ileride pişman olunacak sözler sarf etmemek gerekir. Örneğin terörü meşrulaştıracak şekilde “dağa çıktılar çünkü geçmişte asimilasyon ve eziyet vardı” türü beyanlar sürecin maksadını aşan ve gelecekte sorun oluşturabilecek sözlerdir. Hata, hata ile açıklanamaz. Dünyanın hiçbir yerinde terörün meşru nedenleri olamaz. Hiçbir neden insanları katletmeye gerekçe olamaz.
***
BDP cenahına bakacak olur isek, burada gerçekten samimi ve barışı özlemiş kitleleri görebiliyoruz. Diğer taraftan BDP kanadında bir grup, süreci PKK’yı, yani terörü meşrulaştırmak için kullanmaya çalışıyor. Örneğin Ahmet Türk geçen hafta PKK’nın terör listesinden çıkarılması gerektiğini savundu. Peki, PKK terör listesinden çıkarılmak için ne yaptı ki terörist olmaktan çıksın? Bakınız İngiltere’de barış sağlanmış olmasına rağmen IRA hala terör örgütleri listesinde. Sadece IRA değil 14 Kuzey İrlandalı örgüt de bu listede.
Sürecin hedefi terörü meşrulaştırmak değil. Süreç Kürdüyle, Türküyle Türkiye’nin terörden kurtulması sürecidir. Temel gaye terörü siyasette bir araç olmaktan çıkarmak olmalıdır. Dolayısıyla süreç PKK’lıları da PKK’dan, yani terörden kurtarmalıdır.
Bu anlayış içinde İngiltere’de barış süreci devam ederken terör yasaları yumuşamamıştır, hatta daha da sertleştirilmiştir. Bir yandan IRA’nın savunduğu görüşler siyasette serbestçe konuşulabilir ve uygulanabilir hale gelmiştir, diğer taraftan IRA silahlarını teslim ettikten sonra dahi yasadışı olmaktan kurtulamamıştır. Bugün Kuzey İrlanda’da IRA ve diğer terör örgütlerini hatırlatır şekilde kıyafet giymek dahi yasaktır. İrlanda örneğinde IRA’nın siyasi uzantısı olan Sinn Fein bu gibi konularda hassas davranmıştır ve terörün bitirilmesinde Londra Hükümeti ile bir partner gibi çalışabilmiştir. Benzeri bir davranışı BDP’den beklemek hepimizin hakkıdır.
***
Sonuç olarak barış sürecinin başarısı bir yönüyle güvenlik önlemlerinin en üst düzeyde devam ettirilmesine ve teröre karşı tavizsiz duruşa da bağlıdır. Bu ülkede herkes ayrılıkçı da olsa her türlü görüşü savunabilmelidir. Ancak bu özgürlük elde silah varken yaşanamaz. Bu nedenle BDP artık terörün gölgesinden çıkmalı, kendi ayakları üzerinde siyaset yapmasını öğrenmelidir.
Son olarak, terörü sona erdirmek ve Kürt sorununu barışçıl araçlarla çözmek için herkesin daha fazla çaba göstermesi gerekiyor. Ancak çaba göstermek demek sadece barış dolu cümleler kurmaktan geçmiyor. Bu süreçte abartılı karamsarlık ve toptancı ret kadar, maksadını aşan ifadeler, abartılı iyimserlik ve süreci istismar da bir o kadar tehlikelidir.