KCK Eş Başkanı Bese Hozat 15 Temmuz 2015 günü, PKK’nın yayın organı Özgür Gündem gazetesinde ateşkesi bitirip “devrimci halk savaşı” adını verdikleri hendek terörüne başladıklarını ilan ettiği günden beridir, belli çevrelerin bıkıp usanmadan dolaşıma sokmaya çalıştığı bir sorudur “Çözüm Süreci başlayacak mı, ne zaman başlayacak?” sorusu.
Son derece suni, yersiz ve gereksiz bir tartışma bu.
O zamanlar da yazdım, söyledim; Çözüm Süreci kesintiye uğramadı, süreç askeri, adli, idari olarak sürüyor.
Unutmayalım Çözüm Süreci’ndeki amaç; PKK’ya silah bıraktırmak, terör örgütünün Kürtlere tasallutunu sonlandırmak ve Türkiye için tehdit oluşturması ihtimalini tamamen devre dışı bırakmaktı.
Hapisteki elebaşı ve Kandil’de konuşlu terörist başları PKK’nın silah bırakıp ülkeyi terk edeceğini ilan ettiği için başladı bu süreç.
Ne zaman ki PKK ve sivil alandaki uzantıları ateşkesten, barıştan değil emperyalistlerin menfaatleri adına teröre devamdan yana tavır aldı, Türkiye de gereğini yaptı.
Nihai hedef PKK’ya silah bıraktırmaktı; öyle olmuyorsa böyle olur.
Sadece sınır ötesinde PKK’nın kılık değiştirerek konuşlandığı Afrin’de etkisiz hale getirilen terörist sayısı bu hafta açıklanan rakamlarla 4 bin 500 civarı.
PKK Münbiç’ten çekilmeye zorlanırken Türk Silahlı Kuvvetleri de Mart ayından beri Irak’ın kuzeyindeki PKK kamplarına sessiz sedasız operasyonlar yapıyor.
40 yıldır girilmez denilen yerlere giriliyor. Terör örgütünün 5’i tedavi ve lojistik, 11’i siyasi ve silahlı olmak üzere 16 kampının imha edildiği bilgileri geliyor sahadan. Mehmetçik 25 km derine inmiş, Kandil’in geçiş kapısına dayanmış vaziyette. Operasyon çokuluslu terör örgütünün kalbine doğru ilerlemekte...
Şurası açık ki FETÖ’nün devletten kazınmasıyla birlikte terörle mücadelede büyük başarı elde eden Türkiye, Cerablus, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı’nın yanı sıra ülke içinde de PKK’ya göz açtırmıyor. Bölgeye artık huzur hakim.
Dediğimiz gibi, hedef değişmedi, öyle olmuyorsa böyle olur.
***
Madem konuya girdik, Çözüm Süreci’nde “akil insan” olarak görev almış biri olarak şunu da geçireyim kayda.
Türkiye bu sorunu sivil alanda çözmek için, devlet ve millet olarak büyük sabır ve gayret gösterdi. Terör bitsin, şehitler olmasın, analar ağlamasın istedi.
Kürt gençlerini PKK’nın elinden kurtarmak istedi. Ortaokul formalarıyla dağa çıkarılan, kaçırılıp ailelerinden fidye istenen çocuklar ailelerine okullarına geri dönsün diye çabalandı. Yanılıp örgüte katılanlara ise katil olmadan ya da bir mağarada, bir çukurda hayvan gibi ölüp gitmek yerine evine dönüp insan gibi yaşamak imkanını sunmak istedi. Teröre bulaşanların dahi cezalarını çektikten sonra hayata dönmesinin yollarını araştırdı.
Sırf o çocukları, gençleri kurtarmak için, Kürt vatandaşlarının güzel hatırı için, 40 yıldır çok can yandı artık şehitler olmasın için tahammül etti terör örgütüne.
Bugün de aynı amaç için çabalıyor Erdoğan liderliğindeki Türkiye.
***
Öte yandan terör örgütünün ve arkasındaki küresel gücün manipülasyonları ve hedefleri hiç olmadığı kadar açık artık. PKK’yı besleyip destekleyen gücün FETÖ’yü de yerleştirip güdülediği biliniyor. Ne yaşanıyorsa halkın gözü önünde yaşanıyor.
PKK sokaklarda çukur kazıp barikat kurarken “halk kendini koruyor” diye demeç veren Demirtaş’ın ve o esnada bölgede peş peşe özerklik ilan eden HDP türevi siyasi partilerin terörün bitirilmesinde değil yayılmasında görev aldığı gayet aşikar artık.
Bugün de aynı Demirtaş ve HDP hiçbir özeleştiri vermeden yeniden göz boyamak istiyor. Pazarlık için el arttırıyor. Baksanıza HDP sözcüsü Ayhan Bilgen HDP'nin barajı geçmesine kim yardım ederse ikinci turda ona oy vereceklerinin sinyalini vermiş bile muhalefete.