Siz halâ mide asidinizi kontrol altına almak için ilaç mı kullanıyorsunuz? Hâlbuki azaltmaya çalıştığınız midedeki asidik ortam sağlıklı bir yaşamın vazgeçilmez bir parçası. Mide asidini azaltmak için leblebi gibi ilaç ya da alkali besleneceğim diye ‘bikarbonat’ yutuyorsanız bir de konuya şu açıdan bakıp düşünün!
Midenin asitliği pH 1-2 ile 4-5 arasında değişir. Yemek yendiğinde proteinleri parçalamak üzere salgılanan enzimlerin (pepsin) yanı sıra asit (hidroklorik asit) salgılanarak sindirim işlemine başlanır. Ancak hızla tamponlanarak asitlik önce pH 3-4’e ve sindirim işlemi tamamlandığında ise pH 4-5 yükselir. Öncelikle mide asidi yediğimiz besinlerin mikropsuzlaştırılması için önemli. Besinlerle vücudumuza giren mikroplar öldürülemediğinden vücutta iltihap tepkimelerini tetikleyerek birçok hastalığın oluşumuna zemin hazırlayabilir. Diğer taraftan, mide asidi yeterince olmadığında proteinleri parçalayacak enzimler görevlerini yapamayacağından günlük beslenmenin temel elemanlarından biri olan proteinlerden yararlanamayız. Çünkü amino asitler ve iki amino asit taşıyan peptitlerden büyük proteik yapılar vücudumuzda emilemez, dolayısıyla özellikle bağışıklık sistemimiz yeterince sağlam olamaz. Dolayısıyla midemizdeki mikropların tetiklediği tepkimelere direnç gösteremez.
Doğada tüm hastalıkların dermanı bulunduğuna yürekten inanan biri olarak bu konuda dikkatimi çeken bir bilimsel klinik (çift körlü, randomize, plasebo kontrollü) araştırmanın sonuçlarını paylaşmak istiyorum.
Fonksiyonel dispepsi hastası yetmiş gönüllü iki gruba ayrılarak sekiz hafta süresince H2 reseptör antagonisti ilaç (famotidin) yanı sıra bir gruba boş ilaç (plasebo) [eşit oranlarda mineral yağ, bal ve su], diğer gruba ise her gün Çörek otu yağı (5 mililitre) ile bir tatlı kaşığı bal karışımı [1:1:1, eşit oranlarda çörek otu yağı, bal ve su karışımı] veriliyor. Başlangıçta ve süre sonunda uluslararası fonksiyonel dispepsi indeksi (Hong Kong İndeksi), endoskopi, üreaz testi (Helicobacter pylori) ve SF-36 anketi uygulanıyor. Sonuç olarak fonksiyonel dispepsi şikâyetlerinde ve ülser oluşumunda başlıca etkenlerden bir olarak kabul edilen Helikobakter mikroorganizmasının midedeki varlığında belirgin bir azalma görüldüğü bildiriliyor.
Bu çalışmada famotidin ile birlikte yağ/bal karışımının verilmesinin nedeni uluslararası geçerli etik kurallar gereği. Aksi takdirde bu çalışmayı yayımlamaları mümkün olamazdı. Ancak Çörek otu ve bal karışımı İbni Sina’nın ünlü kitabında yer alan bir formül. Yani yağ/bal karışımının famotidin olmadan da etkili olması beklenir. Nitekim çörek otu yağı/bal karışımı+famotidin verilen gruptaki ölçülen değerler boş ilaç+famotidin verilen gruba göre etkinliğini belirgin bir şekilde ortaya koyuyor. Gerek balın ve gerekse Çörek otu tohumunun ortaya konulan birçok biyolojik etkinliğinin yanı sıra Helikobakter ve diğer mikroplar üzerinde öldürücü etkisinin bulunduğu ve mide mukozasında iltihap tepkimelerini giderdiği (nitrik oksit ve prostaglandin E2 baskılayarak) bilimsel araştırmalar ile kanıtlanmıştır.
Sonuç olarak, çörek otu yağı/bal karışımının hazımsızlık şikâyetlerini ilaç kullanmadan giderebileceği öngörülebilir. Çörek otu /bal karışımının bir başka önemli yararı ise bağışıklık sistemimizi güçlendirmesi. Tabii ‘Gerçek Balı’
kullanmanız koşulu ile.