31 Mart yerel seçimlerinin kaybedeni olarak İyi Parti ve HDP görülüyor. Hiçbir il belediye başkanlığı kazanamayan İP’in seçim yenilgisi muhakkaktır. HDP de hem elindeki belediyelerin bir kısmını kaybetti, hem oy oranını düşürdü, hem de bölgesel olarak büyük bir çöküş yaşadı.
Seçimden kazançla çıkamayan bu iki partinin avunduğu husus, kendilerini ‘kilit rol oynayan’ partiler gibi görmeleri. İP de, HDP de üç büyük şehirdeki tabloya bakarak böyle bir avunmayla başarısızlıklarını örtmeye çalışıyorlar. “Biz kazanamasak da AK Parti’yi kaybettirdik” anlayışı siyasette ademe (yokluğa) sürüklenmeyle eşanlamlıdır.
AK Parti’nin Ağrı’yı, Muş’u, Şırnak’ı, Bitlis’i, Bingöl’ü kazanması, Siirt’i kıl payı kaybetmesi bölgede siyasi tablonun değiştiğinin büyük bir göstergesidir.
HDP’nin iddialı olduğu Şemdinli, Çukurca, Eruh, Pervari, Uludere, Beytüşşebap, Gercüş gibi ilçeleri AK Parti kazandı. Bu ilçeler sembolik önemi büyük olan ilçelerdir.
Şırnak’ta AK Parti’nin elde ettiği yüzde 62’lik oy, HDP’nin kara kara düşünceye sevk edecek bir orandır.
Bu sonuçlara göre şu yorumu yapmak mümkündür: HDP kırsalda ve büyükşehirlerde iki farklı siyasi profile evrilmekte, buralardaki seçmenlerin siyasi davranışları değişmeye başlamaktadır.
Batılı Büyükşehirlerde sırf AK Parti’ye kaybettirmeye yönelik motivasyon görülürken, HDP’nin etkili olduğu Güneydoğulu şehirlerde bu motivasyon kaybolmaya başlamış durumda.
Batılı Büyükşehirlerde sırf ideolojik angajmanlarla HDP seçmeni hareket edebilirken, bölgedeki HDP’liler kendi yaşamlarını, refah ve huzurlarını öne çıkarmaya başlıyorlar.
Büyükşehirlerde farklı siyasi eğilimlerle ittifak yapabilme (İP’li ittifaka oy verme gibi) ve en karşı olunan eğilimdeki adayı destekleyebilme şeklindeki (Örneğin Ankara’da Mansur Yavaş gibi MHP kökenli bir CHP’liye oy vermeleri) siyasi davranış, bölgedeki HDP’lilerde tutmamış görünüyor. Şanlıurfa’daki HDP destekli Saadet Partisi adayının AK Parti adayının neredeyse yarısı kadar oy alabilmesi bunu gösteriyor.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki HDP’lilerin ‘Parti kimi koyarsa koysun’ destekleme eğiliminin de kaybolmaya başladığı, sadece parti mensubiyetinin geçerli olmayıp hizmet ve icraatı da önemseyerek AK Parti’nin icraat siyasetine destek vermeye başladığı söylenebilir.
Kayyum meselesine siyasi tepki gösterenlerin bile, sonuçta kendi yaşamını olumlu etkileyen hizmet belediyeciliğinden bir şekilde etkilendiği görülüyor.
Doğu ve Güneydoğu’daki şehirleri garanti gibi görüp batı şehirlerinde iddia sahibi olmaya başlayan HDP sadece batıdan silinmiyor, güçlü olduğu bölgelerde de büyük çöküş yaşıyor.
31 Mart’ın önemli bir sonucu, HDP’lilerin batıdaki büyükşehirlerdeki ile Güneydoğu’daki şehirlerdeki siyasi tutum ve davranışlarında büyük kırılma ve farklılaşma yaşanmaya başlamasıdır.
Seçim gecesinde Sayın Cumhurbaşkanımızın hem MHP’ye, hem Kürtlere teşekkür etmesi de iyi analiz edilmelidir.
MHP ile yapılan Cumhur İttifakı’nın HDP’nin etkili olduğu şehirlerde ters tepmesi için yoğun gayret gösterenler, MHP ile ilişkiyi ajite etmeye çalışanlar oldu. Oysa hem Cumhurbaşkanlığı seçiminde, hem de yerel seçimde bu ajitasyonun işe yaramadığı, halkın bu ilişkiyi gayet iyi anlamlandırıldığı anlaşıldı.
Darbeci, vesayetçi anlayışlara ve FETÖ’cü hainlere her zaman karşı duruş içinde olan bölge insanı, hangi partiler arasında olursa olsun Cumhur İttifakı ruhunu bu anlayışın bir tezahürü olarak gördü.
15 Temmuz gecesi Şırnak’ta sokağa dökülen ve darbeye karşı göğsünü siper eden insanlar, Cumhur İttifakı’nı nasıl anlamlandırdığını 31 Mart’ta AK Parti’ye verdiği yüzde 62 oyla göstermiş oldu.
Bu seçimde CHP’nin değirmenine su taşıyan İP de, HDP de sadece kullanılmış ve kendi siyasi hedeflerini kaybetmiş oldu. Samimiyet ve açıklıkla hareket eden ve sadece memleket faydasını düşünen Cumhur İttifakı’nın partileri ise tek taraflı değil, çift taraflı kazanmış oldular.