Türkiye’yi zora sokma çabalarının artık tam anlamıyla mahiyeti anlaşılmaktadır. DAİŞ terör örgütüyle ısrarla Türkiye’yi aynı kefeye koyma niyetlerinin asılsızlığı tartılmayacak kadar nettir. DAİŞ ve PKK gibi terör örgütlerini körükleyenler, bu gün ne komik ki Türkiye gibi terörden bu kadar zarar görmüş bir devleti, bu bağlamda itham edebiliyor. Oysa DAİŞ’in ve PKK’nın dünyanın gündemine nasıl çıktıklarını herkes bilmektedir. Dünyanın gözü önünde bilinen hakikatleri sanki yokmuş gibi, Türkiye’nin de adını bulaştırmaya gayret etmenin tek amacı var. Orta Doğu coğrafyasını tek başına kontrole altına almak. Türkiye’nin etkisini azaltmak. Dünyanın konuştuğu lideri yani Recep Tayyip Erdoğan’ın hareket alanını daraltmak.
Türkiye’nin içerisinden bile TERÖRİST TÜRKİYE tvitleri atanlar ile bu algıyı yönetenler arasında sıkı bir bağın olduğunu görmemek mümkün değildir.
Kısacası şu ki; DAİŞ’de, PKK’da, YPG’de, Türkiye’nin hareket alanını daraltma çabasında olanların kendi çocuklarıdır.
Türkiye’yi terörle bir arada tutmak kadar alçakça bir tutum olamazdı. Hem dışarıdan, hem içeriden bu kurguyu dizayn etmek isteyenlerin tek tapındıkları şey vardır... MENFAAT.
Kobani’deki saldırılardan Türkiye’yi sorumlu tutan, sözde Türkiye Partisi olma iddiasında olduğunu söyleyen HDP zihniyeti de, Türkiye Cumhuriyeti Devleti için tehdit niteliğindedir.
Yaşadığı, ekmeğini yediği, sana kucak açan bu muazzam devleti, teröristle bir kefede tutmanın sadece bir ismi vardır... Şerefsizcesine İHANET.
Ne garip bir manzara... Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı; bir siyasi zihniyet, Kobani’deki saldırılardan savunmadığını, Kürtlere sahip çıkmadığını, diğer siyasi zihniyet ise sadece Kürtleri ve Arapları savunduğunu, Çin’deki Uygurları unuttuğunu dile getirerek itham etmektedir.
Tarih, her nokta ve virgülü kayıt altına almaktadır. Kobani’deki Kürtlere bağrını açan, savunan, terörden zulüm gören Suriyeli her bir vatandaş gibi Kürtlere de, Türkmenlere de sahip çıkan sadece Türkiye oldu. Çin zulmünden eziyet görenDoğu Türkistanlı Uygur Türklerini sonuna kadar sahiplenen, dini vecibelerini yerine getirmek isteyen Müslüman Uygurların Hac ziyaretleri dâhil tüm ihtiyaçlarını karşılayan, kendi haklarından feragat ederek karşılayan da Türkiye. Çin’e kafatutan, tutuklananların bırakılması için diplomasi trafiği yapan da Türkiye. Çin ziyaretine; Pekin’den değil, Urumçi’den başlayan da Erdoğan’dır.
Siyasi zihniyetin bazı söylemleri, “bu kadar haksızlık yeter artık” dedirttiren seviyede. İran’daki Türklerin, Çin’deki Uygur Türklerinin, Kırım’daki Tatar Türklerin de hepsinin koruyucusu oldu Erdoğan. Suriye’de Esed yüzünden ölen binlerce insanın hakkını, Esed’in varlığında göremeyenler, 2 milyon insana koynunu açan Türkiye’nin cömertliğini göremeyenler, Doğu Türkistanlı Türklerin savunucusunun Türkiye olduğu göremeyenler, İran’daki Türklerin Kırım’daki Tatarların, Suriye’deki halkların, İsrail’in varlığından zulüm gören Filistinlilerin tek hamisinin Türkiye olduğunu göremeyenlerin tek hedefinin Erdoğan Türkiye’sinin olduğu, yani kimseye hesap vermeyen, kendisinin kırmızı çizgileriyle hareket edenYeni Türkiye olduğu aşikârdır. Kasıtlı olarak, Türkiye’yi terörle bir arada tutanlarla, halkının çoğunluğunun seçimle Cumhurbaşkanlığı makamına getirdiği liderine ve devlet büyüğüne karşı kindar tutum sergileyenler, maalesef bir safta gözükmektedir. Unutulmaması gereken bir hakikat var. Devletinin menfaatini, kendi menfaatinden üstün görmeyenlerin sonu muhakkak hüsrandır.