Türkiye Cumhuriyeti Devleti mahkeme kararıyla adı FETÖ olarak tescil edilen Fethullahçı terör örgütüne karşı topyekun mücadele ediyor ve etmeye devam edecek. Bu örgütün devlet içindeki örgütlenmesinin resmi mahkeme kararıyla adı da Paralel Devlet Yapılanması yani PDY. Emniyet teşkilatı bünyesinden Fethullahçı militanları temizleme çalışmaları devam ediyor. Emniyet Genel Müdürlüğü adını koyarak PDY-FETÖ ile mücadeleyi her alanda vurguluyor. Yargı kurumlarımız ve en başta HSYK bu konuda aslanlar gibi mücadele ediyor. Türk yargı güçleri de PDY-FETÖ olarak bu örgütün adını koyuyor. MİT için zaten söylenecek bir şey yok. Herkesin bu örgüt karşısında dut yemiş bülbül olduğu 2011-12 döneminde bile MİT bu Fethullah örgütünün devleti örümcek ağı gibi sardığını ve paralel devlet olduğunu söylüyordu. O yüzden de Hakan Fidan'ı tutuklamaya kalktı FETÖ. Şu anda da MİT bu örgüt ile mücadelede öncü konumda. Elbette tüm bu sürecin liderliğini de Cumhurbaşkanı Erdoğan götürüyor. Evet hem 3 kurumda hem de diğer tüm bürokratik kademelerde adını koyarak FETÖ ile mücadele edilirken bu örgütün adını ısrarla koyamayan tek kurum var o da Genelkurmay'dır. Bu mesele çok ciddidir...
Ne kadar ironik ki 2011 yılına kadar Genelkurmay adını bastıra bastıra Fethullah cemaati için tehdit diyen tek kurumdu. Fakat 2011 sonrasında tam tersi bir duruma dönüldü. Tüm devletin FETÖ ile topyekun mücadeleye geçtiği 2014 yılından sonra da Genelkurmay FETÖ'ye karşı tarafsız ve sessiz pozisyonunu değiştirmedi. Ordu içinden konuştuğum kaynaklar 2008-13 arası FETÖ'nün kumpas tutuklamalarının Türk ordusunda korkunç bir travma yarattığını söylüyorlar ki, çok haklılar. Bu olaylar neticesinde TSK mensuplarının Fethullah ve örgütünden korkar hale geldiğini ve boyunduruk altına girdiğini söylüyorlar. Fakat bu kabul edilemez. Türk subayı ve Türk generali hiçbir bahane sebebiyle Fethullah denen teröristbaşından korkamaz. Emekli olanlar hür konuşuyor ama muvazzaf olan hiçbir subay adını koyarak Fethullah Gülen'i dahi eleştiremiyor ve korkuyor. Oysa Fethullahçı örgütün artık korkulacak bir yanı da kalmadı. Kurmay eğitimi almış generaller bunun da farkında değil mi? Henüz son 5 yılda bir cümle bile Gülen eleştirilmedi TSK'da. Yine aynı şekilde son 3 yılda henüz 1 kişi bile FETÖ sebebiyle ordudan tasfiye edilmedi. Tüm Fethullahçı militanlar ordudaki konumlarını koruyor. Oysa diğer tüm devlet kurumlarında ve yargı kurumlarında adı konarak Fethullah ve örgütü ile mücadele vurgulanıyor ve yüzlerce kişi haklı olarak tasfiye edildi.
Buna karşın Genelkurmay FETÖ bağlamında bir gazeteciye yönelik ilk resmi bildirisini ve ardından ilk suç duyurusunu FETÖ ile mücadele eden Rasim Ozan Kütahyalı'ya yönelik yaptı. Kütahyalı'nın Genelkurmay Askeri Savcılığı tarafından acil koduyla Ankara'ya askeri mahkemeye çağırılması çok tuhaf. Evet ilk kez bir köşe yazarı, yani bir sivil birey acil koduyla tebliğ tarihinden 2 gün sonra askeri mahkemeye getirilmek isteniyor. Kütahyalı'nın avukatının talimatlı olarak İstanbul'da ifade vermek istemesinin Genelkurmay askeri savcılığı tarafından reddedilmesi çok tuhaf. Kütahyalı'nın söylediği TSK'da FETÖ yapılanmasının olduğunu herkes söylüyor. Rus uçağının Fethullahçılarca düşürüldüğü de yine ben dahil birçoklarınca söylendi. F-16 pilotları içinde FETÖ hiç yoktur diye kimse söyleyemez. Devletin önemli kurumlarında da bu konuşuluyor. O zaman Kütahyalı'ya özel bu bildiriler bu acil koduyla çağırmalar ne?
Konuştuğum ordu içi kaynaklar Kütahyalı'nın Hulusi Akar'a yönelik "Hulusi Akar direnirse istifa eder. Bu kadar basit" cümlesinin Genelkurmay'da infial yarattığını söylüyorlar ve Kütahyalı'nın geçmişte ekranlarda karşı karşıya geldiği paşalara efelenerek "Sen sadece memursun seçilmiş hükümetin emrindesin. Hizaya gireceksin. Haddini bileceksin" diye bağırarak saygınlıklarına büyük zarar verdiğini vurguluyorlar. Bu cümle tüm bu geçmişi hatırlatmış ve işte bu askeri savcılık süreci doğmuş. Öte yandan askeri savcılık ve yargıda Fethullahçıların bol olduğu biliniyor ve onlar da Kütahyalı'dan nefret ediyor. Yani tuhaf şekilde ordu içindeki Kemalistlerle Gülenistler, Kütahyalı karşıtlığında birleşiyor ve işte bu sert Genelkurmay bildirisi ardından suç duyurusu ve şimdi de askeri mahkeme süreci başlıyor.Yani bir yandan Gülenistler Kütahyalı ile mevcut hesaplarını Kemalistler ise eski hesaplarını görmek istiyorlar gibi bir manzara var...
Ordu içinde FETÖ'nün temizlenmesine Hulusi Akar'ın hayır demesi durumunda istifa etmesi gerektiğinin söylenmesinin nesi suç olabilir diye diğer devlet kurumları da merak ediyor açıkçası. Kemalistlerin rahatsız olduğu "Hepiniz memursunuz. Seçilmiş hükümetin emrindesiniz" tipi söylemler anayasal realiteler değil mi? Bugün ne olur ne netice çıkar Kütahyalı ifadeye gider mi giderse ne olur gitmezse ne olur bilmiyorum ama dün Genelkurmay Askeri Savcılığı ve sonra da mahkemesindeki Fethullahçılar tarafından Kütahyalı'ya bir tutuklama kumpası olabilir mi diyen bazı yetkililer ile de konuştum. Bazıları ciddi ciddi bu ihtimalden bahsetti. Böyle bir dönemde bile Fethullahçı askeri yargı eliyle bir yazarın tutuklanma ihtimali konuşuluyorsa Türkiye olarak daha büyük mesafeler almamız gerekiyor demektir. Eğer bugün Kütahyalı tutuklanırsa bu bir kamikaze saldırısı olur.