İstanbul Yenikapı’daki “Milyonlarca Nefes/Teröre Karşı Tek Ses” mitingi tek kelimeyle muhteşemdi. Cumhurbaşkanımızın, Başbakanımızın ve Meclis Başkanımızın yanı sıra devletin üst düzeyinin de katıldığı mitinge aziz milletimizin derin aklı, sağduyusu ve asaleti mührünü bastı.
Teröre karşı ses yükseltenler aynı zamanda birlik ve kardeşlik mesajlarını da öne çıkardılar.
İnadına barış ve kardeşlik dediler.
Orada düşmanlık yoktu.
Orada etnik nefret yoktu.
Orada kardeşlik vardı.
Birlik ruhu vardı.
Teröre inat barış söylemi baskındı.
Başbakan Davutoğlu’nun konuşması bu açıdan bakıldığında çok anlamlı ve değerliydi.
Cumhurbaşkanımızın konuşmaları tarihi önemdeydi.
Güne damgasını vuran her iki konuşmanın kodlarının doğru okunması gerektiğine inanıyorum.
***
Davutoğlu’nun altını önemle çizerek not aldığım bazı sözlerini izninizle aynen aktarmak istiyorum...
-”Biz nefes aldıkça bu ülkeyi böldürmeyiz.”
-”Bizi Rabbimiz kardeş kılmış. Kim ayırabilir bizi? Allah için kardeşlik deyin!”
-”Kim ne yaparsa yapsın kardeşliğimizi pekiştirelim. “
-”Nefsimizi kurban edelim ama kardeşliğimizi kurban etmeyelim. Birbirimize her zamankinden daha fazla sarılalım.”
-”Türk’ü Kürt’ten, Aleviyi Sünniden ayırmaya kimsenin gücü yetmez. Buradan Diyarbakır’a ve Hakkari’ye kardeşlik selamını yollayalım.”
-”Teröre inat, kıyamete kadar kardeşlik demeye hazır mısınız?”
Başbakan Davutoğlu’nun konuşmasında dikkati çeken anlamlı iki husus vardı: Bir yanda teröre karşı kararlı bir mücadele, öbür yanda derin kardeşlik vurgusu...
Bu kardeşlik vurgusu, elbette eşit haklı bir vatandaşlık anlayışını da içkin bir vurguydu.
Politik Kürtçü mahallenin “kardeşlik” söylemine son zamanlarda yaptığı düşmanca itirazlar göz önünde bulundurulduğunda aslında sorunun temelde ideolojik olduğu gerçekliği bir kez daha ortaya çıkıyor.
İlginçtir, kendilerine “Öcalancı!” diyenler bile bu söylemi dillendirmeye başladılar.
Oysa Öcalan 2013 Nevruz’unda yaptığı açıklamada “İslam bayrağı” altında “kardeşlik” söylemine çözüm adına hassaten vurgu yapmıştı.
Bilmeyenler için belirtmek isterim ki, AK Parti’nin “kardeşlik” söylemi aynı zamanda eşit hakları da içeren bir söylemdir.
Nitekim AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Davutoğlu da bu eşit haklı kardeşlik söylemine konuşmasında vurgu yaptı.
Mankurtlar yerlilikten ve millilikten anlamazlar...
Mitinge damgasını basan ve sanırım bundan sonra sıkça konuşalacak/tartışılacak olan söz Cumhurbaşkanımıza ait...
Yerlilik ve millilik vurgusu bahsinde “550 yerli ve milli vekil” talebinde bulunması belli ki o birilerini fena halde rahatsız etmişe benziyor...
Önce Cumhurbaşkanımızın ne dediğini aktaralım da üzerinden ondan sonra yorum yapalım...
Cumhurbaşkanımızın sözleri aynen şöyle:
-”1 Kasım seçimlerinde TBMM’ye hangi partiden olursa olsun fark etmez; 550 tane kalbi, bedeni millet için çalışacak yerli ve milli milletvekili göndermenizi istiyorum.”
Millilik ve yerlilik kriteri...
Cumhurbaşkanımızın yerlilik ve millilik vurgusu bence tarihsel öneme sahiptir.
Çünkü kendi ülkesinin Cumhurbaşkanına ve Hükümetine düşmanlık eden bir anlayış son zamanlarda belirmeye başladı.
Kendi ülkesinin çıkarları dururken başka ülkelerin çıkarlarını savunan bir anlayış giderek boy atmaya başladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yerlilik ve millilik kriteri gayet açık: Kim ki bu ülkenin çıkarları söz konusu olduğunda başka ülkelerle kendini aynı safa yerleştiriyorsa, başka bir deyişle başka güç odaklarının politikaları doğrultusunda kendi ülkesine yön vermeye çalışıyorsa yerli ve milli olamazlar...
Konuşmasının bir yerinde ortaya koyduğu şu kriter de gözden kaçırılmamalıdır bence:
-”Kim ki bu bayrağa sahip çıkıyorsa millidir, yerlidir ve Türkiyelidir.”
Bu bayrak sadece Türk’ün bayrağı değildir; Kürt’ün de, Arap’ın da, bu ülkede yaşayan herkesin de bayrağıdır. Ve herkesi ortaklaştıran milli bir semboldür.
Burada millilikten kasıt, etnik milliyetçilik değildir elbet...
Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AK Parti’yi kurduğu günden beri etnik milliyetçiliğin zararlarına yaptığı vurgu biliniyor.
Bu ülkenin birliğinin önündeki engellerden biri olarak etnik milliyetçilikleri gören Erdoğan’ın gerçekte ırkçılık diye tanımlanması halinde doğru anlaşılan bu cahiliye eğilimlerini ayaklarının altına aldığını da herkes bilir.
Dolayısıyla Cumhurbaşkanımızın yerlilikten ve millilikten kastettiği şeyin, etnik anlamda Türk veya Türklüğe ve/ya da Türk yurduna bir vurgu olmadığını söylemek bile gereksiz.
Çünkü defalarca yaptığı konuşmalarda bu devletin ve vatanın sadece Türklerin değil Kürtlerin de başka unsurların da devleti ve vatanı olduğunu önemle vurgulamış biridir.
Bu ülkenin meclisinde Suriye diktatörü Esed’i Erdoğan’a ve Türkiye Hükümeti’ne karşı alçakça savunan milletvekilleri gördük.
Bayrakla sorunu olan, “kardeşlik” deyince tüyleri diken diken olan nice siyasi zevat gördük.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sırtını Türkiye düşmanı güçlere dayayan ve oradan aldığı güçle Türkiye’yi o güçlerin çıkarları/emelleri doğrultusunda dönüştürmeye çalışan anlayışlara yönelik olarak yaptığı bir eleştiriyi başka yerlere çekmeye gerek yok...
Yerlilik, bu topraklara ait olmak demektir.
Bu toprağı kendi vatanın olarak görmek demektir.
Millilik, hepimizin ortak evi/vatanı olan Türkiye’yi büyüterek yüceltme anlayışına sahip olmak demektir.
Her iki kavramının da etnik milliyetçilikle/ırkçılıkla bir alakası olmadığını söylemeye bile gerek yok.
Çok şükür bu anlamda yerliyim, milliyim ve Türkiyeliyim...
Cumhurbaşkanının bu çağrısını da yürekten destekliyorum.