Bilmeyen yok artık. Beşiktaş kapanan takımları açmakta zorlanmakta. Partizan da bu bilgiyi bir silah gibi kullanmak isteyerek girişti mücadeleye. Ama geride kalabalık bekleme arzusuyla bir yere varamadı. Beşiktaş kısa zamanda oyunun akış kontrolünü eline geçirdi.
Beşiktaş kapanmış savunmalar karşısında bocalıyordu, ama kapanmayı gerçek anlamında başaranlar karşısında. Partizan’ın savunma duvarını çökertmesi uzun sürmedi. İşaretlerini vere vere 18.dakikada ilk golü buldu. Veli’nin bu golü, “atıyorum, atıyorum, aattıım” dercesine kazandırması Beşiktaş’ın özgüvenine güven kattı. Ne var ki bu artış, oyun kalitesine katkı yapmadı. Gerideki kalabalığını çözüp açılan rakibinin, gol öncesine göre artırarak verdiği hücum alanlarını kullanmada titizlik, çabukluk göstermedi. Maçı düşük tempoda tutmak ister gibi bir yapıya büründü. Bu durum Partizan’ın kendine gelmesine, bir süre etkili olmasına yol verdi. H
ücum duraksamasında, zaman zaman parmak ısırtan güzelliklere imza atan Gökhan-Oğuzhan ikilisinin topla fazla takılmaya başlamalarının da rolü vardı. Söz buraya gelmişken konunun üstüne basalım: Beşiktaş’ın bu yılki verim gücünde Töre’nin daha geniş alanlar kullanmaya çabalaması, toptan daha çabuk ayrılmaya özen göstermesi ve şutu düşünmesinin katkısı çok büyük. Oğuzhan da çabuk top kullandığında daha hızlı işleyen bir takım aklı oluşuyor. Takımın oyun değeri yükseliyor. Demba Ba’nın verimliliği de artıyor.
2. yarı başındaki tempo ve peş peşe goller bunun ürünü oldu. Kerim geçen yılına göre aşama gösterdi. Ne var ki topla fazla takılıyor. Gerekli olmasa da çalıma girişiyor. Üslubunu değiştirip, top kullanmada çabuklaşması ona ve Beşiktaş’a önemli katkı yapacak. Dilerim bunun farkındadır.