Artık içeride olanları dışarıdaki olaylardan bağımsız okuyamayız.
Dünya bir kaç güç dengesi arasında yeni dönem savaş anlayışı içerisinde boğuşurken, Türkiye'nin geleceği ve tutumunu konuşmak zorundayız.
Türkiye seçim arifesinde. Tüm kılıçlar çekilmiş ve siyasetin geleneksel duruşundan farklı yöntemlere yönelen siyasi varyantları görmekteyiz.
Pazarlıklar, kapalı kapılar arkasında verilen sözler, toplumun fay hatlarıyla oynama gayretini ve buna benzer hamleleri görmekteyiz.
Zaman yaklaştıkça sinir uçlarıyla oynamaları da görüyoruz.
Türkiye'ye içindeki siyasi tercih dünyadaki yarınını nasıl görmek istediğini de teyit edecektir.
Dünya, paradigma değişimine gidiyor. Küresel aktörlerin oportünist yaklaşımını seyrediyoruz.
Türkiye, bu kargaşa içerisinde nasıl bir yolu tercih edecek?
Bu tercih Türkiye'nin yarınını nasıl etkileyecek?
Çok kutuplu dünyada, savaş ve krizlerin ortasında nasıl bir siyasi iradeye Türkiye'yi teslim edeceğimiz sadece Türkiye içerisini değil Türkiye'nin çok kutuplu dünyadaki yerini de belirleyecek.
Başkan Erdoğan'a karşı, dışarıda oluşturulan ortak aklın içeride de yansımasını görmek, ayrıca hüzün sebebi olmalıdır.
Türkiye içerisine direkt müdahale edemeyenlerin siyasi enstrümanlar üzerinden müdahale etme gayretine muhalif siyasi akıl nasıl tavır sergileyecek? Ya da tavır sergileyecek mi?
Bu seçimler hayatidir. Çok kutuplu dünyada, Türkiye'ye nasıl bir fener belirleneceğine biz karar vereceğiz. Bu fener ufuk göstermeli, bu fener 150 sene sonra ilk defa yakaladığımız cihanşümul yola çıkışımızı da belirlemeli.
O sebeple küresel güçlerin ve medyasının heyecanla bekledikleri seçimin barometresi milli hafızamız ve bu hafıza birikimi ile seçeceğimiz Yıldız olacaktır.
Türkiye'yi bu büyük sınavdan Erdoğan liderliğindeki fener ışığı çıkarabilir. "Büyük Dünya Satranç oyunu"nda hangi hamleyi seçeceğiz? Şah-Mat için iyi düşünelim!