Çok güzel gelişmenin ne olduğunu yazmadan önce... Bu çok güzel gelişmeye vesile olduğu için Mehmet Yılmaz’ı kutluyorum. Vallahi bravo. Billahi tebrikler.
Mehmet Yılmaz kim mi?
Yargıda Birlik Platformu listesinden seçilen yeni HSYK üyemiz.
Dahası “yürütmeyle uyumlu HSYK” sözünün sahibiymiş. Ben Yargıda Birlik Platformunun müstakbel başkanı (olsun inşallah fazlasıyla hak etti) Abbas Özden’den duymuştum hatta HSYK seçimin ertesinde ‘Yürütmeyle uyumlu yargı’ manşetleriyle YBP’nin HSYK adaylarını itibarsızlaştırmaya çalışanlara inat ‘yürütmeye darbe yapmaya yeltenen bir yargıdansa yürütmeyle uyumlu çalışan bir yargı tercihimdir” diye yazmıştım. HSYK seçim sürecinde ‘Yürütmeyle uyumlu yargı’ sözü çok tartışıldı. YBP en çok bu söz üzerinden vurulmaya çalışıldı.
E burası ne de olsa Türkiye!
HHH
Taha Akyol yazdı. Çiçeği burnunda taze HSYK üyesi Mehmet Yılmaz, Akyol’u aramış. Yeni HSYK üyesi Yılmaz’ın araması Akyol’u çok mutlu etmiş. Beni arasa ben de çok mutlu olurdum tabii ki.
Ben de Akyol gibi şöyle; beni telefonla aradı, aramızda oldukça olumlu bir görüşme geçti. Umutlandım. Heheheytt diye afilli bir yazı yazardım. Kim istemez ki? Değil mi?
Neyse. Neyse. Kıskançlığın lüzumu yok. Elbette Akyol büyüğümüz arasın. Ayrıca Akyol’un yargı bağımsızlığı, demokrasi, özgürlükler, hukuk gibi alanlarda duayen bir ismin ‘yargı’, ‘hukuk’ , ‘adalet’ konusunda ‘umutsuzluğa’ düşmesini istemem.
Bence... Yeni HSYK 1. Daire, 2. Daire ve 3. Daire başkanları kimler olacaksa kendilerine İbrahim Okur’u örnek alıp, Taha Akyol’u sık sık aramalılar ve durumdan haberdar etmeliler.
Vallahi şaka söylemiyorum.
Tekrar Akyol’u umutlandıran, yargı bağımsızlığı ve Yeni HSYK konusunda heyecanlandıran gelişmeye dönecek olursak...
Akyol diyor ki “Beni telefonla aradı Sayın Mehmet Yılmaz. Beni umutlandıran bir konuşma geçti aramızda. Sayın Yılmaz ‘yürütmeyle uyumlu’ sözünün kendisine ait olduğunu fakat medyaya eksik yansıdığını söyleyerek eksiksiz tam cümleyi okudu.
Tam cümle şöyle: Tarafsızlığımıza ve bağımsızlığımıza halel getirmeyecek şekilde özellikle HSYK gibi idari kurulların diğer kamu kurumları ile yasama ve yürütme kuvvetleriyle uyumlu çalışması esastır ve doğrusu da budur.”
Akyol, uzunca zamandır, daha doğrusu Yargıda Birlik Platformu HSYK adaylarını açıkladığı hatta adının iktidarın YBP’sine çıkmasından bu yana ‘yürütmeyle uyumlu yargı olmaz’ eleştiri yazıları kaleme alıyordu.
Allah var, Akyol bağımsız yargı der başka bir şey demez. Misal yargının yürütmeyle uyumlu çalışmasından endişe duyar, bunu misal, yürütmenin emri altına girecek gibi algılar hemen. Yürütmeye her zaman güzel ayar veren yazılar yazmıştır, cesurca.
Yine ancak ve yine misal, şu meşhur Adli Yıl açılış törenlerinde her yıldönümü toplantısını siyasetçileri tokatlama vesilesi sayan yüksek yargı başkanlarına yönelik olarak, siyasetçileri tokatlamakta kendisini yetkili gören ve bu fırsatı tepe tepe kullanan esnaf odasından öteye geçmeyecek Barolar Birliği Başkanına bile ‘ama ne oluyor’ diyen bir yazısına şahit olmadığımı söylemeliyim.
Hele bir ara, 17 Aralık’tan sonra İbrahim Okur’dan başka hukukçu tanımıyordu vesselam. Hatırlayın. Muammer Akkaş’ın dağıttığı korsan bildirinin hukuksuz olduğunu söyleyen dönemin İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı’yı ‘Çolakkadı’nın ne dediği değil Okur’un ne dediği önemlidir. Onun açıklamasını bekleyelim’ diyerek nasıl da itibarsızlaştırmıştı.
Hey gidi...
Neyse...
Ve dahi Mehmet Yılmaz, (güzel bir taktik) Akyol’un İbrahim Okur hassasiyetini bildiğinden olsa gerek “Beni İbrahim Okur’a sorabilirsiniz” diyerek kendisini refere etmiş. Misal, ben olsam ‘Estağfirullah efenim, niye sizi gidip Okur’a sorayım. Ayıptır derdim. (Tevekkeli kolay Taha Akyol olunmuyor değil mi) Akyol, Yılmaz’ın telefonunu kapatıp ivedilikle Sayın Okur’u aramış ve sormuş.
Okur da ‘Yargı camiasında saygın bir isimdir. Bağımsızlık ve tarafsızlık konusunda çok kararlı davranacağına inanıyorum’ diyerek yeni HSYK üyesi Mehmet Yılmaz’a kefil olmuş sağolsun! Yeni HSYK üyeleri kendilerine referans olan Okur’un bu güzel katkısını unutmayacaktır!
Allah’tan İbrahim Okur bir gıcıklık yapmamış. Ben olsam yapardım şahsen. Kaybetmişim HSYK’yı. Efsanem bitmiş. Niye bir başkasına güvenip de ‘güvenilir bir arkadaşımızdır’ desin değil mi?
Gerçi, Akyol’u mest eden, Yılmaz’a karşı güven duymasının sebebi sadece Okur demek haksızlık olur; asıl olay Yılmaz’ın, Akyol’un Afyon’da yapılan HSYK konferansında yaptığı ‘yargının tarafsızlığı’ başlıklı konuşmasını dinleyip çok beğendiğini söylemesi olmuş.
Son kertede Akyol’un kazanılması önemlidir. Kıymetlidir ve bazen ‘yok daha neler’ dedirtecek yazılar yazsa da ne dediği önemlidir.
Vallahi HSYK seçimlerinin sonucu kadar sevindim. Billahi de öyle...
Hep diyorum zaten. Ah şu iletişimin büyülü gücü ve ah şu iletişimsizliğin kötülüğü..
Şimdi Cumhurbaşkanı Erdoğan tutsa bir gün Cengiz Çandar’ı Hasan Cemal’i bir arasa ‘Cengiz Bey nasılsınız. Niye böyle haksızlık yapıyorsunuz. El insaf’ dese..
Bakın bakalım Cengiz Çandar, Hasan Cemal için Erdoğan’dan kıymetlisi oluyor mu?
Cumhuriyet tarihinin gelmiş geçmiş en cesur siyasetçisi, heykeli dikilecek lider yazıları döşenmezlerse ben de bir şey bilmiyorum.
Hamiş: Beni de dün bir yargı mensubu aramıştı. Yeni HSYK üyesi olmadığı için adını yazsam da pek havalı durmazdı. Yargıtay’daki paralel yapının çözülmesi için başka bir yasal önerisi vardı. Onu yazacaktım aslında. Ama yerim bitti. Artık Çarşambaya.