Dokunulmazlık bahsini karara bağlayacak olan Anayasa Komisyonu halen toplantı halinde... Dokunulsun diyen AK Parti, CHP ve MHP’nin aksine “dokunulursa darbe olur ha” tezini savunan HDP, ironik biçimde bir önceki dönemde herkese meydan okuyarak “buyurun dokunun bize” diyen ve TBMM başkanlığına dilekçe veren parti.
Tek komiklik bu değil üstelik. 7 Haziran öncesi “Türkiye’yi Erdoğan’dan kurtarmak” gibi bir “ödevle” siyaseten öne çıkarılan Selahattin Demirtaş, bugün hakkındaki 70’den fazla fezlekeden kurtulmak için tehdit siyaseti yürütüyor. Son tehdidi için Kandil kadrosunun yazar sıfatıyla kalem oynattığı Özgür Gündem’i seçmiş Demirtaş. Üç partinin Kürt karşıtlığında birleştiğini iddia ettikten sonra Mecliste temsil imkanı kalmazsa “Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkını kullanacağını” muştuluyor.
İçinde bulunduğu durumu idrak edemeyen siyasetçi modeli için mükemmel bir örnek.
Kürt halkının kendi kaderini çoktan tayin ettiğini göremeyen bir Demirtaş gerçeği var karşımızda. Kürtlerin hendek terörü nedeniyle PKK’yı; oylarını Kandil üzerinden “emperyalistlere” peşkeş çektiği için HDP’yi terk ettiğini Kılıçdaroğlu bile gördü oysa.
Öte yandan Demirtaş’ın yarım bıraktığını PKK yöneticilerinden Murat Karayılan tamamlamış dün: Daha yeni başlıyorlarmış, büyük fırtına yaklaşıyormuş (!)
DAEŞ tehdidi de var PKK ile eş zamanlı olarak tazelenen...
Komisyondan karar bugün çıkar mı bilmiyoruz. Terör tehditlerine karşı ne yapılacağını ve komisyondaki HDP’li vekil dosyalarının yargı sürecinde neler yaşanacağını bilmediğimiz gibi...
Belirsizlikler partisi MHP
MHP’deki belirsizliklerse çoğalıyor. Mahkeme tarafından atanan “kayyum”un ilan ettiği gibi 15 Mayıs’ta olağanüstü kurultay gerçekten yapılabilecek mi, yapılırsa genel başkan adaylarının durumları ne olacak, bilinmiyor.
Bahçeli “kayyuma da, alayına da hayır” tavrını sürdürüyor. MHP genel merkezi Yargıtay safhasının bekleneceğini söylüyor.
Muhalifler Bahçeli’ye ve genel merkeze salvolarını sürdürürken geçen Cuma günü işler iyice sarpa sardı. Gemerek ve Tosya’da mahkeme, “kayyumun aldığı kararlara ihtiyadi tedbir” koydu.
Şimdi hukukçular bu kararın ne kadar hukuki olduğunu tartışıyor.
Herkes kongreye kilitlendi ama adayların durumu da pek net değil. Bahçeli muhaliflerinin paralel yapı tarafından siyasi, hukuki, ekonomik ve medyatik açılardan desteklendiği iddiaları bir yana, iki adayın durumu hukuken belirsizlik taşıyor.
Meral Akşener hakkında MHP’den ihraç istemiyle başlatılan süreç neticelenmedi, belirsizlik sürüyor.
Diğer muhalif Sinan Oğan da MHP’den ihraç edilmiş bir isim ve partiye geri dönüş davası henüz neticelenmedi.
Ayrıca olağanüstü kongre 15 Mayıs’ta bir şekilde yapılacak olursa Bahçeli “yok hükmünde” dediği kongreye katılacak mı, katılmayacak mı?
Genel başkanın aday olup olmayacağı, iki adayın partisiyle ilişkisinin ne olacağı belli olmayan bir kongreye doğru ilerliyor takvim...
Fitne değil icraat
AK Parti’ye yönelik fitne operasyonları da hız kesmiyor. Lakin terörün niteliği ve işleyişi hızla değişirken yeni bir mücadele yöntemi de geliştirmek zorunda Türkiye ve konsantrasyon-güven bozmak için sahneye sürülen maskelilerle ne zaman ne enerji kaybedemez hiç kimse.
Terör siyasetinin sadece sınırların dışından değil içinden de yürütüldüğü bir dönemde ihtiyacımız olan son şeydir ihtilafa düşmek.
Ülkeyi yöneten makamlar başta olmak üzere tüm siyasi partilerin, karar alıcıların ve uygulayıcıların ülkeyi daha fazla zora sokacak, terörle mücadeleyi zaafa düşürecek tutumlardan sakınması gerekir.
Gelişmeler de bu yönde çok şükür.