İsrail'in yüzyılı aşkın süredir önce sinsice, sonra arsızca sürdürdüğü Filistin'i işgal ve soykırım planı 8 Ekim 2023'ten bu yana Gazze'de en şedit biçimde vuku buluyor.
Şehit edilen masumların en iyimser rakamla 42 bin olması, yarısından fazlasının çocuk ve kadın olduğunun bilinmesi hiç bir şeyi değiştirmedi. İsrail sivilleri bile isteye vurdu ve bunun hiçbir yaptırımı olmadı üstelik. Yüz binden fazla yaralı -İsrail hastaneleri bombaladığı, sağlık görevlilerini hedef aldığı ve Gazze'ye ilaç girişine izin vermediği için- acılar içinde ya öldü ya yaşadığına pişman edildi.
Bu da yetmedi, açlığı ve susuzluğu silah olarak kullandı, kullanıyor Siyonistler.
Güya kural ve ilke temelli olduğu iddia edilen uluslararası sistem, ölenler Müslüman, öldüren de İsrail olunca kendi kural ve ilkelerini önce kendisi çiğnedi. BM'den yasak savan kınamalar ve Gazze'ye acil insani çağrılar dışında bir fayda da görmedik. Zaten mevcut BM yapısından bir şey bekliyor da değildik.
Bunca kötülüğün, unutulmuşluğun içinde Gazze tertemiz. İzzetiyle, asaletiyle, inancıyla tertemiz direniyor.
ERDOĞAN TÜRKİYE'Yİ NEYE HAZIRLIYOR?
Öte yandan Türkiye'nin samimi çabalarını, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın her zeminde her imkanı Gazze'nin acılarının dinmesi, başkenti bağımsız ve egemen bir Filistin'in devletinin kurulması için kullanmasını da anmak gerekir.
Lakin İsrail "kuduz bir köpek gibi" saldırmaya devam ediyor. ABD'nin başını çektiği Batı cephesinin sarsılmaz desteği aynen sürdüğü, İslam dünyasının herhangi bir yaptırım gücü ortaya çıkmadığı içindir ki "neden durayım ki" modunda İsrail. Durmuyor da zaten.
Gazze'de uyguladığı planı Lübnan'da uyguluyor şimdilerde. Şam'ı bombalıyor, İran'ı vurmak için geri sayıyor ve Türkiye sınırına yaklaşıyor.
Yaklaşmakta olanı hepimiz görüyoruz.
TÜRKİYE 2300 YILLIK BÜYÜK VE DERİN BİR DEVLETTİR
Bu noktada Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hafta sonu ifade ettiği şu cümleleri dikkate alalım.
"İsrail vasıtasıyla yeni bir paylaşım savaşının, kirli savaşın yürütüldüğünü görüyor ve tüm tedbirlerimizi buna göre alıyoruz. Türkiye büyük bir ülkedir. Şunu herkes bilsin ve anlasın. Türkiye 2300 yılı aşan köklü birikimiyle tecrübeli bir devlettir. Türkiye 85 milyon vatandaşıyla bölgesini istikrar ve güven kaynağıdır. Bugüne kadar nasıl devletimizin ve milletimizin güvenliğinde hiçbir zafiyete izin vermediysek aynı hassasiyet, soğukkanlılık ve aynı kararlılıkla ve elbette aynı stratejik akılla hamlelerimizi planlıyoruz. Her karışı şehit kanlarıyla sulanmış, vatan toprakları üzerinde ameliyat yapılmasına müsamaha gösteremeyiz. İsrail hükümetini şımartanları, koşulsuz destek vererek pervasız hale getirenleri buradan aklıselimle hareket etmeye davet ediyorum".
2010 SONRASI ATAK VE KARŞI ATAKLAR
TBMM konuşmasının devamı niteliğinde ifadeler. Hem emperyalist Siyonist dünyanın planını gördüğünü söylüyor, hem de 2300 yıllık bir devlet olarak Türkiye'nin her tür hazırlığı yaptığını haber veriyor.
Hakikaten 2010'dan bu yana zorlu sınamalardan geçtik. Coğrafya on yıllardır İsrail için hazırlanırken Türkiye de yaklaşmakta olanı görerek güçlü devlet refleksiyle karşılık verdi buna.
Hakkını teslim edelim. 2010 sonrası boşalan zembereğe tek başına karşı koydu Erdoğan. Gezi tertibine, FETÖ'nün emniyet kumpaslarına, PKK'nın çukur barikat terörüne, okyanus ötesinden organize edilen ekonomik diplomatik saldırılara ve 15 Temmuz darbe işgal girişimine. 5. kolcular her olayda Erdoğan'ı diktatör ilan ederken Erdoğan akılcı adımlarla muhatabının eteğini başına geçirdi.
TÜRKİYE FETÖ'YÜ KAZIDI AMA İRAN MOSSAD'I TEMİZLEYEMEDİ
MİT başta olmak üzere kritik devlet kurumlarının, sektörlerin millileşmesi için atılan adımların önemini İran'ın düştüğü duruma bakarak da teyit edebiliriz aslında.
Tüm varlığını güya ABD ve İsrail karşıtlığı üzerine kuran İran devlet aygıtı Mossad tarafından ele geçirilmiş gibi. Cumhurbaşkanı Reisi'nin şüpheli ölümünden başlayarak devam eden suikastlere bakın. Hamas lideri İsmail Haniye'nin İran'ın kalbinde, Devrim Muhafızlarının koruması altındayken nokta harekatla odasında şehit edilmesi... Hizbullah yöneticilerinin güvenli diye taşıdığı çağrı cihazı ve telsizlerle vurulması, yüzlercesinin bertaraf edilmesi, binlercesinin ifşa edilmesi. Ve Hizbullah lideri Nasrallah'ın kritik bir toplantı halindeyken yer altında katledilmesi...
Netanyahu'nun " İran'da ulaşamayacağımız yer yok" sözünün boş olmadığının ispatı sayılabilir bu örnekler.
CHP'NİN "NE İŞİMİZ VAR ORADA" MUHALEFETİ
Erdoğan'ın "İsrail vasıtasıyla yeni bir paylaşım savaşının, kirli savaşın yürütüldüğünü görüyor ve tüm tedbirlerimizi buna göre alıyoruz" cümlesini tekrar hatırlatıyorum. Değişen enerji ve ticaret güzergahının dışında kalmamak için stratejik adımlar atmaktan çekinmedi hakikaten Ankara. Dışlanmak istendiği coğrafyaya oyun bozucu olarak girdi. Libya'da, Irak'ta, Azerbaycan'da, Doğu Akdeniz'de yeni oyunlar kurdu.
Dışarıda plan bozarken içerden yürütülen Türkiye muhalefetine de göğüs gerdi Cumhurbaşkanı. Vizyonu ufuk çizgisini aşamayan muhalefet "ne işimiz var orada" diyerek ayaklanıyordu çünkü her seferinde. Bugün Milli Savunma Bakanı ve Dışişleri Bakanları bilgi verecek TBMM Genel Kuruluna. Bakalım bu tarihi anların ve karşılaşılan risklerin ne kadar şuurunda muhalefet partileri.