Masadaki dosyalar başlığında Kazakistan'da yaşanan gerilime kısaca değinmiştik. Karadeniz-Ukrayna -Güney Kafkasya-Hazar-Kazakistan hattının önemini ve küresel rekabetteki yerini, öncelikle enerji savaşları temelinde eko-politik açıdan değerlendirmek zorundayız.
Soğuk savaş sonrası Doğu Bloku ülkelerinin serbest piyasa ekonomisiyle sarsılması doğaldı. İlk 10 yıl boyunca ekonomik bunalım bu dönüşüme tanık olan halkları epeyce sarstı. Eski sisteme alışmış halkların vahşi kapitalizmle karşı karşıya kalması ağır bir travmaydı. Nitelikli ve eğitimli gençlerin çalışmak için yurtdışına gitmeleri, dünyayı tanımaları yeni bir bakış getirdi bu halklara. 2000'lere ise internet devrimi, sosyal medya, küreselleşme modası izini bıraktı.
Coğrafi nüfuz ile kültürel nüfuz çatışmasının sonuçlarını yaşayan Ukrayna, Gürcistan, Kazakistan gibi ülkeler kimin kültürel havzasında? Esas gündeme getirilmesi gereken mesele bu.
Karadeniz, Güney Kafkasya, Orta Asya havzasındaki kültürel temayülü ve yeni elitlerin Batı ilgisini göz ardı etmek mümkün değil. Nitekim, yeni düzenin 30. yılında artık yeni kuşakların kültürel temayülü Batı etkisinde gelişmekte.
Batı ittifakının bu hatta özel ilgisi 1990'larda yeniden başlamıştı. Sivil toplum kuruluşları, çevreci örgütlenmeler ve feminist hareketler özellikle desteklenerek Batının etkinliğini artıracak araçlar haline getirildi. Türkiye'nin kontrolünden çıkan Gülen Hareketinin okullarını ve kurumlarını da kullanan Batı ittifakı, bölgenin dünya sistemine dahil edilmesi için bürokrasiye ve iş dünyasına birebir markaj yaptı.
Bu hatta 2 ana bloğun rekabeti söz konusu. Rusya-Çin kısmî işbirliğine karşı ABD-AB kısmî işbirliği. Bu blokların kısmî işbirliğini özellikle vurgulamak gerekli. Çünkü bloklar arasında taraf değişikliği mümkün görünmese de tutum değişikliği gerçekleşebilir.
12 Ocak'ta yapılacak Rusya-NATO konseyi toplantısında taraflar Ukrayna-Kazakistan gündemi üzerinden karşı karşıya gelecek görünüyor. Her iki taraf da birbirini uzak tutmaya gayret gösterecek.
Rusya'nın talepleri belli: Kültürel havzasında gördüğü aday NATO üyelerine engel olmak. Batı ittifakı ise Ukrayna'yı sıkıştıran Rusya'nın Avrupa'yı tehdit ettiği tezini savunuyor.
ABD'de çıkan bazı sesler Çin'i yalnızlaştırmak için Moskova'nın taleplerini dikkate almayı planlıyor. Gerilimin düşmesi AB'yi rahatlatacaktır. Ancak bu hatta sürecek gerilim bölgedeki ülkelerin iç siyasetine de etki edecek görünüyor.
Bu noktada da Türk Devletleri Teşkilatı'na önemli rol düşüyor: Üye ülkeler bu rekabetten zararsız çıkmak ve kendi iç sorunlarını kademeli olarak çözmek için gayret göstermeli.
Foreigne affairs'te Erdoğan'ın son oyunu
ABD'de yayınlanan ünlü dergide Soner Çağaptay imzasıyla çıkan yazı, Türk siyasetine ayar vermek için kaleme alınmış. Yazar, yabancı diplomatlara otoparkta dosya satan Metin Gürcan'ın tutuklanmasından rahatsız olmuş ve "Erdoğan, muhalif siyasetçilere baskısını artırdı" diye girmiş meseleye.
Millet ittifakı bileşenlerinin tek tek yazıldığı ve nasıl bir araya geldiklerinin anlatıldığı yazı, 2023 seçimleri ve darbe seçenekleri üzerine kurgulanmış. Belli ki ordu içine nifak sokmak ve yeniden darbe senaryolarını gündeme getirmek için çaba göstermiş. Türkiye'nin demokrasi serüvenini görmezden gelen yazıya muhalefetten de tepki gelmesi gerekli.
Biden'ın seçimden önce verdiği röportajdaki argümanlarla Türkiye'nin bağımsız güvenlik politikaları geliştirmesinden rahatsız olan Çağaptay yanlış bilgiler vererek hizmet ettiği yeri de yanıltıyor.
Yazı, ABD ile yaşadığımız sorunların temelini gösteriyor aslında. Yanlış kişilerden yanlış bilgiler alınması. Bir diğer ifadeyle, hata üstüne hata yapılması ...
ABD, EastMed Hattına Destek Vermiyor
ABD'den gelen açıklama dikkat çekici. Rusya-NATO toplantısı öncesinde gelen bu açıklama yukardaki olup biten gerilimden bağımsız düşünülebilir mi? Bu hat Kuzey Akım2'yi ne derece etkileyecekti? Yahut Türkiye'nin dahil edilmediği bir projenin gerçekleşmeyeceğini şimdi mi fark ettiler? Ya da her şey göründüğü gibi olmayabilir mi?
Belki de sorular bizi doğru cevabı bulmaya sevk ediyor.