Bu Beşar Esad’ın yanına kalacak. Dera yanına kaldı. Humus yanına kaldı. Ve Hula da yanına kalacak. El-Kaide ve Suriye’nin trajedisine karışan diğer tüm gruplarla birlikte silahlı muhaliflerin de... Evet, bu kritik bir an olabilir; dehşetin “bardağı taşıran son damlası” Baasçı çöküşün muhtemel olmaktan çıkıp, kaçınılmaza dönüştüğü an. Ve sevgili Bay Lahey “kesinlikle” dehşete düşmüş olsa gerek. BM de. Hepimiz dehşete düştük.
Fakat Ortadoğu’ya; ateşli silahlar, bıçaklar ve iplerle katledilmiş, ölü çocukları istatistikler arasına yığılmış yüzlerce Hula gelişigüzel atılmış. Ya Esad’ın askerleri pis işlerini Alevi milislere yaptırıyorsa? 90’larda Cezayir’deki Ulusal Kurtuluş Cephesi (UKC) rejimi, rakiplerini öldürmek için “iç güvenlik” kuvvetlerini kullanmamış mıydı? Geçen yıl, rejim düşmanlarını ezmek için Kaddafi’nin sadık milisleri, Mübarek’in uyuşturucu etkisi altındaki hapishane kuşu eski polisleri, Baltacılar yok muydu? İsrail Lübnan’daki rakiplerini korkutmak ve öldürmek için Lübnan Falanjist bağlantılarını kullanmamış mıydı? Bu da “cinayet ile hüküm sürmek” değil mi? Ve düşünecek olursak, 1982’de Hama’daki isyancıları katledenler, Beşar el-Esad’ın amcası Rıfat’ın Özel Timi değil miydi? Bundan çok yüksek sesle bahsetmeyin, çünkü Rıfat artık Paris ve Londra arasında yaşıyor. Kim Hula’nın Beşar’ın yanına kalmayacağını düşünüyor? Cezayir örneği korkutucu. UKC’nin yozlaşmış liderliği “demokrasi” istiyordu, hatta seçim bile yaptılar. Fakat İslamcı muhalefetin, yani talihsiz İslamcı Kurtuluş Cephesi’nin kazanacağı anlaşılınca, hükümet Cezayir’i yok etmeye çalışan “teröristler”e karşı savaş açtı. “Terör” ile savaş adına köyler kuşatıldı, kasabalar bombalandı. Ta ki muhalefet işi, Blida çevresinde binlerce sivili katletmeye götürene dek; boğazı kesilen bebekler, tecavüze uğrayan kadınlar. Ve sonra Cezayir ordusunun da bu katliama katıldığı ortaya çıktı. Hula için, unuttuğumuz bir yere, Bentalha’ya bakın. Hula’yı da böyle unutacağız.
***
Ve biz Batılılar, üfleyip püfledik ve Cezayir’de her iki tarafı da “kendilerini zapt etmeye” davet ettik. Fakat Fransa’nın eski kolonisinde istikrar istiyorduk ve unutmayalım ki Suriye eski bir Fransız “mandası”. Ve El Kaide tarzı isyancıların Cezayir’i ele geçireceğinden endişe ediyorduk, sonunda ABD, tıpkı günümüzde Rusların Suriye ordusunu desteklediği gibi, Cezayir ordusunu destekledi. Ve şu ana dek Suriye’de savaşta ölen 10 bin kişiye karşılık 200 bin kişinin ölümünden sonra, tüm bunlar UKC’nin yanına kaldı.
Cezayirlilerin 90’lardaki isyanlarla karşı karşıya kalınca, ümitsizce tavsiye alabilecekleri ülkeler aradıklarını hatırlamaya değer. Hafız el-Esad’ın Suriyesini seçtiler ve rejimin, 1982’da Hama’yı nasıl yok ettiğini öğrenmek için Şam’a askeri bir delegasyon gönderdiler. Altı ay önce Beşar’ı tipik bir “yürüyen ölü” olarak nitelendiren Amerikalılar, şimdi Suriye savaşında Yemen’deki gibi bir neticeyi tercih ediyorlar. Yemen krizi yeterince kanlı değilmiş gibi... Fakat Esad’ın yerine benzer bir cani koymak, yani Sana “çözümü”, Suriyelilerin kabul edecekleri bir şey değil.
Evet, bu bir iç savaş. Ve evet, Hula dönüm noktası olabilir. Ve evet, artık BM tanık. Fakat hangi Lübnanlıya sorarsanız sorun, Baas Partisi’nin kökleri kandan da derine gidiyor. Ve biz Batı’dakiler yakında, Suriye kırsalından başka bir ölüm görüntüsü YouTube aracılığıyla ekranlarımızda belirirken, Hula’yı unutacağız. Veya Yemen’den. Veya bir sonraki devrimden.