Çocuklarımız spor yapsın istiyoruz. Bunun için okullardaki beden eğitimi dersleri yetmiyor diye hafta sonu spor okullarına götürüyoruz. Derdimiz; hareket etsinler, spor yapsınlar, büyüyünce de spora yatkın olsunlar. Belli mi olur, belki ileride sporla ilgilenmek isterler, onlara bu fırsatı verelim, diye düşünüyoruz. Düşünüyoruz da çocuklar pek öyle düşünmüyor. En azından bizim evde. Kerem, sekiz yaşında, geçen yıl basketbola gitmek istedi. Gitti ama yıl sonuna doğru durumlar değişmeye başladı. Bu yıl devam edip etmek istemediğini sorunca yarım ağızla da olsa “Devam etmek istiyorum” dedi. Ta ki birinci ayın sonuna kadar... Bir akşam ‘uykudan önce sohbeti’nde konuyu gündeme getirdi: “Anne, ben artık basketbola gitmek istemiyorum!” Gözlerim çok büyümüş olmalı ki “Bak bir açıklayayım” diye devam etti: “Basketbol oynamayı seviyorum ama bazen bana çok anlamsız geliyor. Yani herkese öyle gelmeyebilir. Bana, boşu boşuna yoruluyormuşuz gibi geliyor. Bir de ben sürekli koçun komut vermesinden hoşlanmıyorum. Kendi kendimize oynasak! Yani ben basketbol kursuna gitmeyi sevmiyorum!”
İÇİMİZ İÇİMİZİ YEDİ
Çocuk daha ne desin! Anlattı dili döndüğünce kendini. Ben de önce gözlerimi belertmeyi bıraktım, ardından da bir uzmanın kulağıma küpe olan “Çocuğunuz bir şeye başladığında en az iki ay devam etsin. Sonra bırakmak isterse, zorlamayın!” uyarısını hatırlayıp “Tamam oğlum. Ama bir ay daha devam et. Sonra yine konuşalım! Eğer istersen daha sonra başka bir spor dalını deneyebilirsin” dedim. Bu arada koçla da konuştuk. Çok ilgili, Kerem’i seviyor, Kerem de onu seviyor... Umutlandık biraz. Bir ay daha gitti geldi bizimki. Sonuç; değişmedi tabii ki. “Hayır, gitmek istemiyorum!” dedi, bıraktı. Biz de peşini bıraktık ama içimiz içimizi yiyor. Basketbol kursuna giden arkadaşlarından bahsediyoruz, ı-ııhhh. Birlikte basketbol maçları izledik (hoş eskiden de izliyorduk ya!), yine yok. Aradan biraz zaman geçti, konu yine gündeme gelince aynı kararlılığın devam ettiğini gördük, biz de sustuk oturduk. Başka spor dalı konusuna gelince “Okçuluğu denemek istiyorum!” dedi. Ama bu kez biz kolay avlanmadık, “İyice istediğinden emin ol!” diye biraz daha zaman tanıdık. “Bir denemek istiyorum!” diyor hala. Göreceğiz sonuçlarını...
Bu arada geçen hafta sonunda hava da güzel olunca, Elvan ve Kerem, babalarıyla bensiz park keyfi yapmaya gittiler. Giderken basketbol topunu da almasınlar mı! Parkta tanıştıkları çocuklarla kıyasıya maç yapmışlar. Kerem epey sayı atmış, pas vermiş. Babası “Oğlum yaşına göre bu kadar iyi oynarken, niye basketbolu sevmiyorsun?” diye konuyu gündeme getirecek oldu, Kerem’de cevap gecikmedi: “Baba ben kursa gitmeyi sevmiyorum, basketbol oynamayı değil! Ben sadece oynamak istiyorum çünkü!”