Sinemamızın genç oyuncu üretmekte üstüne yok. Üstelik bu yeni isimlerin çoğu da başarılı performanslar gösteriyor. Fakat bu isimleri bir iki film sonrasında kaybediyoruz. Dikkat etmezsek genç oyuncu üreten değil tüketen bir endüstriye sahip olacağız. İşte bu genç oyunculardan biri de Nehir Büyükakçay. 22 Aralık’ta vizyona girecek Sera filminde oynayan güzel ismi daha iyi tanımak ve onlara hak ettikleri önemi vermek için bu röportajı yaptık. Bakın ilk filminde oynayan ve umut vaat eden Nehir bizlere neler anlattı.
- Senaryoyu okuduğunuzda sizi etkileyen şey ne oldu?
Senaryo psikolojik gerilim, dolayısıyla insan psikolojisini ve metafizigi irdeleyen bir hikaye olduğu için ilgimi çekti.
- Rolünüzden bahsedebilir misiniz?
Ben Sera’nın doğaüstü varlıklarla iletişim kurma yeteneği yüzünden yaşanmış bir davadan dolayı onunla bir hesabım var açıkçası. Meraklı ve intikamcı bir karakteri canlandırıyorum.
- Bu sizin ilk uzun metrajınız. Sinema size başka bir heyecan hissettirdi mi?
Uzun metraj deneyimi olarak Sera bir ilkti, benim için de verimli oldu. Sinema beni hep heyecanlandırır; sinemaya zaten düşkün birinin kendini beyazperdede görmesi çok güzel.
- Sinemada en çok hangi türü seversiniz. Sizce fiziğiniz hangi türe uygun?
Her türden film izleyebilirim. İzlemeye değer hikayeyse hangi türden olursa olsun sinemada görmek isterim. Bunlardan daha çok romantik-komedi ve aksiyona daha uygun olduğumu düşünüyorum ama oyuncu herşeyi oynayabilmeli.
- Bazı rollere hazırlanmak gerekir. Mesela tarihi bir kişiliği oynuyorsanız araştırmalısınız. Bir de kendi tecrübenden yola çıkarak hazırlanılan roller vardır. Bu filme nasıl hazırlandınız?
Bu filmdeki rolümde araştırma yaparak oynayacağım bir durum söz konusu değildi çünkü hırs, intikam gibi duygular insanoğlunun zaten içinde var. Sadece büründüğüm karakterin kendi karakterim olduğunu hissederek yansıtmaya çalıştım.
- Perde güzel kadını sever. Ama oyuncu bu güzelliğine hem tecrübe hem de kabiliyetini katmalı. Bu anlamda nasıl bir yapılanma içindesiniz?
Her kadın oyuncu çok güzel olmayabilir ama öyle bir oynar ki izlemeye doyamazsınız. Yarın bir gün eski güzelliğiniz kalmayabilir, yaş alabilirsiniz ama her yaşta kendini izletebilecek bir kadın oyuncu olarak anılmak isterim. Bir yandan kendini önemseyen, kendine bakan biriyim. Tecrübeyle de oyunculuğumu geliştirmek niyetim. Sette insan çok şey öğreniyor. Umarım daha öğreneceğim çok şey vardır.
- 1980 sonu ve 90’ların ikinci yarısına kadar sinemada feminizmi hissediyorduk. Bunun faturasını ödeyen kadın oyuncularımız vardı. Müjde Ar, Nur Sürer gibi. 2000 sonrası sinemamızda bu anlamda geriye bir adım atıldığını düşünüyor musunuz?
Ben kadınların o zamandan bu yana sinemada özgürleştiğine inanıyorum. Fakat hala günümüzde kadınlara yönelik tonla olayla karşılaşıyoruz, hala özgürleşemediğimiz çok konu var ve bunlar ne kadar çok işlenirse bilinçleneceğiz. Kitaplarda, beyazperdede, televizyonda işlenen boyun eğmeyen, güçlü, kendi kendine yeten kadın figürü eskiye nazaran fazlalaştı. Dileğim daha da çoğalsın ve bizler de buna öncülük edelim.
- Sinemamızın kökleri Yeşilçam’a dayanır. Sizin oyunculuğunuzda Yeşilçam’ın etkisi var mı?
Yeşilçam’a aşığım. Küçüklüğümden bu yana kaçırdığım yeşilçam filmi yok sanırım. En çok da bize yansıttığı masumiyeti seviyorum. Şimdi o dönemin etkisi pek kalmadı. Bizler daha realistiz artık.
- Oyuncu olmayı ne zaman istediniz? Küçüklüğünüzde böyle bir özleminiz var mıydı?
Çocukken elime saç fırçasını alıp şarkı söyler, taklit yapardım, çok da hareketli bir çocukluk geçirdim. Oyuncu olma hayalim lisede başladı fakat üniversitede başka bir bölüm okudum. Beni konservatuara yönlendiren kimse olmadı. Kendi şartlarımla dışarıdan kurslar bitirdim, tiyatro yaptım, dizilerde ufak ufak başladım.
Sinema beni hep heyecanlandırır; sinemaya zaten düşkün birinin kendini beyazperdede görmesi çok güzel.