Ensar Vakfı’nda görev yapan bir sapığın bazı öğrencileri tacizi, Türkiye’deki çirkin savaş için malzeme olarak kullanılıyor.
Ne kullanılmadı ki...
Ergenekon ve Balyoz gibi büyük tasfiyeler “vesayetle savaş” diye yutturuldu.
Gezi kalkışması “4 adet ağaç” üzerine bina edildi.
17/25 Aralık darbe teşebbüsü ise “yolsuzluk” lokomotifine bağlandı.
Bütün bu organize işlere rağmen sonuç alamamışlardı ama ifşa olmuşlardı.
Artık ya sonunu getireceklerdi, ya da sonları gelecekti...
Nitekim tahavvüle uğramış bu güruh artık millî değerleri satışa çıkarmaktan geri durmuyor, ülkesinin sırlarını ifşa ediyor, TIR’larının yolunu kesiyordu. HDP’nin Meclis’e girmesi için kapı kapı dolaşıp oy dileniyor, teröristlere tiyo veriyordu.
Çirkinlikler de bulaşıcıdır...
FETÖ medyası da bir yandan bu derin ihanetlere kılıf olurken diğer taraftan da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı yıpratmak için bonzai alışkanlığının yayılmasından, kadın cinayetlerinin artmasına kadar her fırsatı değerlendiriyordu.
Paralel yapı ve siyasî müflisler şimdi de çocuk tacizlerini kullanıyor.
FETÖ medyası aktif olsaydı Karaman’da yürüyen davanın nasıl “işlendiğini” görürdünüz.
Daha önce karşılıklı paslaşmalarla yürütülen bu ‘görev’i şimdi Kılıçdaroğlu tek başına sürdürmek için efor sarf ediyor!
Üzerinde tepindikleri mağdurların her gün yeniden kahrolması umurunda değil. Önemli olan bu yolla ne kadar prim yaptıklarıdır.
Oysa bu tür vakalar herkesin iğrendiği sapıklıklardır. Ama bu sapıklar da neticede bu toplumdan çıkmaktadır. Dolayısıyla bu vakalar, derhal müdahale edilmesi ve mümkün olan en ağır ceza ile cezalandırılması gereken eylemlerdir.
Ama olayı günlerce köpürtmenin ve genellemenin de kimseye faydası yoktur. “Toplumu bilinçlendirmek” gibi saçma bir gerekçe olamaz. Zira “insan” sınıfına giren herkes bu olaylardan nefret ediyordur zaten.
Çirkinliklerin de bulaşıcılık özelliği olduğu unutulmamalıdır.
Yönettiğim mecralarda ensest ilişki ve sapık haberlerine hatta “Kırık karne intihara götürdü” ölüm rehberliği yapan haberlere hep mesafeli davranmışımdır.
Çünkü çok konuşulması, bu tür çirkinlikleri sıradanlaştırmaktadır.
Elbette bu tür fiiller kesinlikle cezasız kalmamalı, fail derhal toplum hayatından sökülüp alınmalı ve mikrobun başka hücrelere yayılmaması için olay kireçlenmelidir.
İstismarda sınır yok...
Peki, Türkiye’de bir aydır yapılmak istenen nedir?..
Girdiği bütün seçimleri kaybederek siyasi mevtaya dönüşen Kılıçdaroğlu, siyasetteki hırsı ile beceriksizliği arasındaki geniş açıyı kapatabilmek için çocuk istismarını bile istismar etmektedir.
Bu yapılanlar, mağdurların hakkını savunmak değil, tam aksine; meseleyi geniş kesimlere yayarak asıl suçluyu perdelemek ve mağdurları da her gün biraz daha zedelemektir.
Olayı hatta mağdurları bile kullanma peşinde olan Kılıçdaroğlu, tam da genel başkan yapıldığı günlerde, 4 kız çocuğunu defalarca taciz eden Hıdır Çakmak’ın yeğeni olduğunun ortaya çıkmaması için paralel dostlarının marifetiyle neden nüfus kayıtlarını kararttırdı acaba?
Ya ona sufle yapan müttefikleri?..
Kendi yurtlarında meydana gelen benzer vakaları; mağdur aileleri tehdit ederek kapatırken hatta Erzurum’daki “Gülen”lerin adının karıştığı taciz olayını ört-bas etmek için dava dosyasını ve mağdureyi buharlaştırırken, Karaman’daki olayı sadece müzmin kin ve öfkenize hizmet için tepe tepe kullanmak nasıl bir vicdan mahsulüdür?
Yazıklar olsun...