Bu aslında iş dünyasında yatırımcılığa dair bir terim.
“Exit plan” kelime grubunun aslı. Türkçesi “Çıkış Planı”.
Bir işe başlarken nasıl çıkacağını hesaplamak ve bunun planını yapmaya deniyor.
Peki bu kavramı ebeveyn-çocuk ilişkisine nasıl uyarlayabiliriz?
***
Türkiye’deki hakim kültür anne-babaların, yani bizlerin çocuklarının hayatında etkin güç, karar verici, mutlak hakim olduğu yönünde.
Böyle olunca da çocuk kendini ispatlayana dek, anne-babası “Sen dur hele, sen sus hele” diye susturuyor.
Kızılderililer Türk mü? Sorusunu akla getirecek belki ama nasıl ki kızılderililerde çocuk doğduğunda isim konmayıp biraz büyümesi, bir başarıya imza atması bekleniyor ve ona göre bir iism konuluyorsa Türkiye’de de biraz öyle.
Anne-babalar! Çocuklarınıza, onların hayatında sonsuza dek kalacaklarmış gibi yaklaşıyorsunuz, bunun farkında mısınız?
Ve apansızın, erken yaşınızda emr-i hak vakî olursa (ölürseniz demenin süslü yolu bu, direkt söylemeye dilim varmadı) çocuğunuz sudan çıkmış balığa dönüyor. Ve üstelik kaç yaşında olursa olsun.
İşte bu noktada girişimcilikten, iş dünyasından bir kavram ödünç alabiliriz.
Çocuklarımızın hayatından bir çıkış planı yapabiliriz.
Özellikle baba-oğul , baba-kız çalışan aile şirketlerinde çok büyük bir sorun bu. Baba evladını çok seviyor. Buna diyecek yok. Baba evladına çok güveniyor. Buna da laf yok. Ama işi paylaşma noktasında eli ayağı titriyor.
Deseler ki “Öldüğünde şirketin ofis mobilyalarını, bilgisayarlarını, depodaki stoklarını Mısır kralları gibi mezarına gömelim mi?”; hiç hayır demeyecek gibi…
İşi paylaşmadığı için çocuk atıl kalıyor, atıl kaldığı için çalışanlar nezdinde de saygınlığını kazanamıyor / kazandıysa da yitiriyor.
Elbette ki her ölüm erken, her ölüm plansız.
Anne-babalar, siz de bir gün öleceksiniz, biliyorsunuz değil mi?
Hem, erken ölmeniz de şart değil, bu dünyaya ömür boyu çalışmaya, görev başında ölmeye gelmediniz ki?
Aynı otomobil sürmek gibi, debriyajdan ayağı çekerken gaza basmak gibi…
Yavaş yavaş çekilme, yavaş yavaş müdahil olma. İşte belki de doğru formül bu.
Çünkü birdenbire çekilseniz de, -Allah uzun ömür versin- ölseniz de aynı sonuç olacak, evladınız toparlamakta, toparlanmakta güçlük çekecek.
Onu zor durumda bırakmayın.
Bir plan yapın, ona söylemek zorunda değilsiniz, ama söyleyebilirsiniz de…
Türkiye genç şirketler cenneti, çünkü kimse doğru düzgün devretmeye gönüllü olmuyor şirketini. Zorla-şerle yahut da kaderin tecellisiyle sürpriz bir şekilde şirketinin altında kalan genç de o bocalamayla şimdiki gibi zorlu, rekabetçi bir iş dünyasında ayakta kalamıyor.
***
Şahit olduğum canlı bir örnek.
Bir aile şirketi var, sanayi sektöründe. 2. ve 3. kuşağı birlikte çalışıyor.
3. Kuşak şirketin web sitesini hazırlarken hakkımızda kısmına şöyle yazıyor. “Üç kuşaktır x sektöründe bulunan şirketimiz”...
2. Kuşaktan baba ve amcalar bu yazıyı okuyor ve şöyle değiştiriyor.
“İkinci kuşak hala görevinin başındadır. Üçüncü kuşağı yetiştirme çalışmalarımız sürmektedir.”
!!!
Narkonet Operasyonu ve Teşekkür.
“Youtube’da Türk gençlerine 30 milyon kez aleni esrar tanıtımı: “Bi fırt çekmeye ne dersin?” yazıma çok yoğun bir ilgi gösterdiniz. Gençlik ve Spor Bakanlığı’ndan, belediyelerden, kamu kuruluşlarından, gençlik STK’larından yapıcı eleştirime teşekkür mesajları geldi. Ayrıca Emniyet Genel Müdürlüğü Türkiye çapında başlattığı“Narkonet” operasyonuna yazıda sözünü ettiğim youtube üzerinden gençlere uyuşturucu reklamı yapan, onlara normal ve sevimli gösteren youtuber ve müzisyenleri de dahil etti.
Muhtemelen bu gençler tutuklanmayacak. Gencecik insanların tutuklanmaları da elbette kimsenin, hele de hayatını gençliğe adamış olan benim arzum değil. Ama umarım o şarkıları tüm platformlardan kaldırıp biraz daha sorumluluk duygusuyla düşünerek çok daha güzel işlere imza atacaklardır.
Bu olaylar hepimize ders ve de dert olsun.