Tesadüfen denk geldim. Özel çocuklara eğitim veren bir okulu ziyaretimde. Okulun iki yöneticisi konuşuyorlardı. Hikaye şöyle; engelli bir çocuğun üzerine evde kaynar su dökülmüş. Aile, minik evladı için yoğun bakım önünde beklerken, 14 yaşındaki kızları bonzai illetinin peşine düşüp evden kaçmış.
Anadoludan birkaç ay önce gelmiş olan ailenin bu ikinci yaşadığı şokun üzerine dahil oldum hikayeye. O gün itibariyle kızları bir haftadır kayıptı. Anlatan öğretmenden rica ettim. “Lütfen hemen aileyle irtibata geçin, fotoğrafını göndersinler, hemen araştırmaya başlayalım, iş işten geçmeden bulalım”.
Öğretmenler tamam dedi, biz oradan ayrıldık. Günler geçti, ne haber ne de fotoğraf geldi. Tekrar aradım, durumu sordum. Kız hala ortada yoktu. “Fotoğraf neden göndermediniz?” dedim. Cevap şok ediciydi. Kızın babası “Ben kendimi konu komşuya rezil edemem, kız gelirse gelir”.
Ailelerin yaşadığı çok büyük iki yanılgı var. Birincisi evlatlarını kendilerinin malı zannetmeleri, ikincisi de evlatlarıyla ilgili yaşadıkları durumlarda “Konu-komşu ne der?” diye düşünürken kendilerini kurtarmak için evlatlarını ateşe atmaları.
Kız çocuklarından utanıp kuma gömen aileler eskide mi kaldı zannediyorsunuz? Dünyada yılda 150.000’in üzerinde çocuk kendi ailesi tarafından öldürülüyor. Bu resmi rakam, bir de bilinmeyen kısmı var.
Konuya giriş hikayesine bakıp bu yazının sadece uç örneklere yönelik olduğunu zannetmeyin. Farkında olsun-olmasın her aile çocuğunu kendisine ya da konu-komşu denen o tabuya feda ediyor.
Komşu çocuğu bir konuda çok başarılı diye kendi çocuğuna sürekli baskı yapan aileler. İleride keşke demeden, bin pişman olmadan önce vazgeçin. Çocuğunuzun var olan yönlerini güçlendirmeye odaklanın. Yapamadıkları için üzerine gitmeyin. Onun size verilen bir emanet olduğunu unutmayın.
Çocuğunun kararlarını zorla etkilemeye çalışan aileler. Siz bu dünyadan göçüp gittikten sonra ardınızda kalacak olan çocuğunuz belki 30, belki 40 yıl bu dünyada sizin kararlarınızla yaşamak zorunda olacak. Onun kararlarında yanında olun, ona farklı perspektiflerden düşünme yolları açın ama onlara karar dikte etmeyin. Fizik kurallarını unutmayın, uyguladığınız basınç onu bugün değilse de yarın patlatır ve bu patlamanın geri dönüşü imkansızdır.
Çocuğunu kendisinin vitrini, reklam alanı gören aileler. Çocuğunuz sizi gururlandırmak için yaşamıyor, bunu aklınızdan çıkarın. Onun işi sizin yüzünüzü ağartacak işler yapmak, ortamlarda hava atmanızı sağlamak değil. Onun kendi başına bir birey, bir değer olduğunu unutmayın. Çocuğunuz için gelen övgülerin muhatabı olarak da kendinizi -her ne kadar bir miktar siz olsanız da- görmeyin. Çocuğunuz kendisini amaç değil, sizin gururlanmak için kullandığınız bir araç olarak görürse hayattaki ilk kazığını sizden yediğini hissedebilir.
Bırakın hata yapsın. Bırakın düşüp kalksın, siz yanında olun, her zaman onunla konuşan, dertleşen, sohbet eden olun. Sizin korkunuzdan hata yapmasın, hata yaptığında sizin korkunuzdan saklamasın.
Ah o deneyimler yok mu! Çok denk gelirsiniz, mutlaka yaşamışsınızdır da.Anne/baba çocuğuna “Oğlum/kızım bak, beni de annem/babam uyarmıştı ama ben bu hatayı yaptım, bari sen yapma” derler. Sonuç kaçınılmazdır, o çocuk o hatayı yapar, işin garibi kendisi de büyür, kendisi de çocuğuna aynısını söyler. “Ben yaptım sen yapma”.
Deneyim denilen şeyin, birine anlatılarak aktarılabileceğini bize kim söyledi? Deneyim kelimesinin kökenine indiğinizde “Denemek” fiiliyle karşılaşırsınız, yani kimse denemeden deneyim kazanamaz.
Bir ailenin çocuğuna bisiklet sürmeyi nasıl öğrettiğine bakarak o aileyi de, çocuklarını da, çocuklarının geleceğini de analiz etmek mümkün.
Bazı aileler direksiyonu hiç vermez, kendisi sürer, çocuğunu önüne sıkış-tıkış oturtturur. Çocuk üzüldüğünde de kızar, “Ne var? Geziyoruz işte!”. Bu aile dominant ailedir ve çocuğunun bütün hayatı ailesini aşmakla geçer.
Bazı aileler hiç karışmaz, gamsızdır, çocuk düşe kalka büyür, ama bu büyüme sırasında başına tehlikeli bir kaza gelse tutunacak dal bulamaz. Riskli bir yöntemdir ama bu ailelerin çocukları -eğer sağ salim büyürse- çok başarılı olabilir.
Bazı aileler ise çocuğunun yanında durur, çocuğu fark etmeden bir eliyle bisiklet selesinin altından tutar, çocuk onun tuttuğunu fark etmez bile. Aile elini yavaşça çeker, çocuk bu süreçte hem öğrenir, hem özgüvenini güçlendirir.
Aileler, anneler, babalar…
Çocuklarınız bir eşya, bir mal değil, hele sizin malınız hiç değil, onlar kendi başlarına birer birey. Onlara malınız gibi davranmayın.
Çocuklarınızın sessiz haykırışını duyun, çocuklarınız size her haliyle bir mesaj veriyor, o mesajı lütfen alın.
Bakın ne diyor çocuklarınız :
Arkamda, önümde değil, yanımda ol ki, tek gözümle sana bakıp güven duyabileyim, tek gözümle de ufka, umuda bakıp güçlü yürüyebileyim.
Gençler Uçuyor’da Bu hafta
TRT Okul ekranlarında her hafta keyifli, eğlenceli ve öğretici bir talk show programı hazırlıyoruz. Cumartesi saat 22.05’de canlı olarak yayınlanan Gençler Uçuyor’da bu hafta yine keyifli ve birbirinden çok farklı konuklar var.
Vine'ın en sevilen yüzlerinden Barbaros Dikmen, canlandırdığı bir Vine karakterinden yola çıktı ve Sihirbazlık Okulunda Bir Türk filmine imza attı. Barbaros ve rol arkadaşları filmi ve hikayelerini canlı yayında anlatacak.
O gencecik bir Klasik Türk Müziği sanatçısı. Yaprak Sayar Gençlikle Klasik Türk Müziğini birleştirme serüvenini Gençler Uçuyor'da anlatacak.
İhsan Ataöv, Cumhurbaşkanlığı Protokol Müdürlüğü yaptıktan sonra şimdi Protokol ve Nezaket Kuralları Uzmanı olarak eğitimler veriyor. Nezaket ve Protokol kurallarını gençlere yorumlayacak.
Bekleriz efendim.