Beşiktaş'ın Totenham, Balıkesir'in de G.Saray karşısında sergilediği etkin futboldan sonra, iki takımın lig için yapacağı maç; ister istemez özel bir anlam, hava ve önem kazandı. Fakat ne yazık ki; o beklentilere cevap verebilecek doygunlukta ve olgunlukta bir başlangıç olmadı. Beşiktaş ve Balıkesir kötü müydü? Hayır, değil ama; çıtayı maç öncesi yüksek tuttuğumuz için, o çıtanın altında kaldık. Bu yüzden ilk devreden tatmin olmadık.
İlk devrenin akılda kalan iki momentum anı vardı. İkisinin de kahramanı Coelho oldu... Beşiktaş'ın bir atağında, topu çizgi üstünden kafayla çıkartıp; sonrasında kafayla Beşiktaş'a gol atma noktasına geldi. Tolga da onun gibi, neredeyse çizgi üstünden kurtardı.
Başka ne vardı derseniz, bir de Sosa'nın serbest atışı dışında hiç bir şey... Daha önce iyi oynadıklarını söylediğimiz ve beğendiğimiz iki takımın, böylesine verimsiz bir ilk yarıya ortak olması, elbette hayal kırıklığı sayılır. Tek tesselli, sonraki 45 dakikanın muhtemel kalitesine umut taşımalarıydı.
***
Takım oyununa uyum konusunda denge bozukluğu bulunan Alanzinho'nun oyuna girişi, bu kez evsahibine artılar kazandırmış gibiydi. Ama bunun olası meyvelerini toplamaya fırsat kalmadan, Mustafa Pektemek heveslerini Balıkesir'in kursağında bırakacak golünü attı. Gene de yılmadılar... Sercan "Bariz gol şansı" pozisyonunda kaleye doğru çok tehlikeli şekilde akarken, alaşağı yere indirildi. Ersan Gülüm kırmızı kart görecek diye beklenirken, sarı çıktı... Hakem Deniz Çoban, açık ve mutlak bir hatanın kurbanı oldu ve bayramda, büyüğünün ellerinden öptü. Bence Çoban'lık yapsın.
Kalite yükselecek diye ikinci yarısını daha da merakla beklediğimiz maçın, hiçbir anı şahane olmadı. Fakat zaman daraldıkça ister istemez yükselen tempo ve heyecan, maçı çok sıradan olmaktan kurtarmadı da değil... Şikayetçi değiliz! Berabere bitmesi daha adil sayılması gereken mücadele, tecrübe farkıya galibini belirledi.