"Türkiye’de bir iç savaş yürütüyoruz”... Bu sözleri söyleyen bir siyasetçi. Cizre halkının oylarıyla seçilip Cizre’ye belediye başkanı olmuş Leyla İmret’e ait. Merkezi ABD’deki Vice News adlı haber ajansında John Beck’in kaleme aldığı bir haber/makalede geçiyor.
(7 Ağustos 2015)
6/7 Ekim 2014’te başlayıp 50’nin üzerinde insanın ölümüyle sonuçlanan -aslında bir ucu halen süren- Kobane kalkışmasının ardından Cizre’deki ölümleri incelemek üzere bölgeye giden Mazlumder’in hazırladığı rapor, 26 Ocak 2015 tarihli. Raporda; hendekler kazılarak kuşatılmış mahallelerden, semtlerden, muhitlerden, sokaklardan, çoğu “çocuk” olduğu ve “rutin”leştiği vurgulanan eli silahlı timlerden bahsediliyor.
Dünya Bülteni ajansında 7 Eylül 2015 tarihli fotoğraflı haberde, Cizre’deki “kurtarılmış” mahalle ve sokaklara kurtaranlarca çekilmiş “perde”leri gördük. Güvenlik güçlerinden korunmak maksadıyla gerildiğini söylüyorlar. Ama aynı perdelerin ardında, kendi halklarına uyguladıkları şiddeti, baskıyı, kötülüğü de saklıyorlar. Tek yüzü yoktur perdenin, en az iki yüzü, önü ve ardı vardır.
Cumhuriyet gazetesi 10 Eylül 2015’te Selahattin Demirtaş öncülüğünde Cizre’ye yürüyüşe geçen HDP’lilerin haberini verirken, yorumun altlarında, yürüyüşçülerin yaptığı “çevre temizliği”ne dikkat çekiyor. Sanki “onları anasından doğduğuna pişman edin” diye gürleyen bir vahşet çağrısını yapan aynı kişi değilmiş de... Sanki bir takım çevre gönüllüleri gidiyormuş gibi Cizre’ye...
Maruz kaldığımız bu medya illüzyonu tam da evlerimize ocaklarımıza ateşler yağarken, şehitlerimizin tabutları sıraya geçmişken, cereyan ediyor. Ve vahşet, gizli bir elin çektiği o ayıplı perdenin altında kalıyor.
***
Yüzde 91.97 ile kazanmış HDP, son seçimlerde Cizre’yi... Peki bu kadar yüksek oranla kazandığı bir kentte niçin belediyenin iş makineleriyle habire mahalleler arası hendek açmakla meşguller... Neyi istiyorlar, arzu ettikleri nedir hiç sorarlar mı kendilerine? Yüzde 91.97 ile kazandığı bir kentte niçin “iç savaş” yürüttüğünü söylüyor o belediye başkanı ve daha da mühimi, kime karşı? Kendiniz gibi olmayan “öteki” Kürtleri, tek tek “çevre temizliğine” tabi tutarak, ya öldürerek, ya sürerek, nereye kadar gideceksiniz...
“Cizre’de ezan okunmuyor” demiş eski arkadaşımız Hüda Kaya. Ah be yeni Hüda, Cizre’de ezan okuyacak müezzin mi bıraktı sizin “çocuk”lar?
***
Ağır geldi HDP’ye 80 milletvekili 103 belediye. Şöyle yükte hafif pahada ağır bir “iç savaş” dururken, çok geldi siyasetin yükü!
Cizre’deki “temizlik” işleri, Ceylanpınarı’nda da sürdürülüyor, PKK’lı olmayanlara hayat hakkı tanımayan bir temizlik. Kobane’de de sahne almıştı. Perdelerin altındaki insansızlık kabusu. Perdelerin ardından fışkıran mülteciler. Bazıları deniz kıyılarına vuruyor o çocukların, sığamadıkları için yurtlarına. Macaristan’da kameramanlarca tekmelenip yerlere seriliyor kurtarılmış halklar... Aydınlatılmış Kobane halkının bir ucu, Uruguay’da haymatlos olarak çıkıyor sonra... Hangi halkın kurtuluşu, hangi öz yönetim. Bırakalım allahaşkına bu beyhude yalanları!
Siz!
Gözünü Tayyip Erdoğan nefreti bürümüş ırkçı Türk Solu’nun ve medyasının kanatları altında... Her gün “bizi yetim bırakmayın, ölüyoruz, bizi destekleyin” diye mesajlar attığınız ABD, Almanya ve AB yönetimleriyle... Düne kadar sizi işkence ve faili meçhuller dehlizine kilitlemiş derin ve paralel güçlerle bugün kolkola girmiş sizler... Kendi halkına hendek kazan, kendi halkını yakan, kendi halkını ensesinden kurşunlayıp yurdunu ona dar eden... Kendisi gibi düşünmeyeni kazıyan, kovan, süren...
Yazıktır. Günahtır. Diyeceğim ama. O perdeler, kalbinize çekilmiş sizin... Kulaklarınız var ama işitmiyorsunuz ah’ları. Gözleriniz var ama görmüyorsunuz mazlumları. Ve vicdanınıza simsiyah perdeler inmiş sizin.