Hükümetin özel yetkili mahkemelerle ilgili bir düzenleme hazırlığında olduğunu biliyoruz. Bu düzenlemenin CMK 250. madde etrafında şekillendiğini; yani, özel yetkili mahkemelerin yetki alanlarının tanzimine dair olduğunu da duyuyoruz. Nasıl bir düzenleme olacağına dair kesin bir bilgi ise yok. Buna rağmen biz de dahil medya muhtemel değişiklikler üzerinde haberler yapıyor, olup biteni anlamaya ve aktarmaya çalışıyor.
Başbakan Erdoğan önceki akşam atv’deki canlı yayında yapılması düşünülen düzenlemeyle ilgili gazetelerde çıkan haberlerin doğru olmadığını söyledi. “Propagandalara aldanmayın” dedi.
Ara özet yapalım...
Yapılacak düzenleme iddia edildiği gibi özel yetkili mahkemeleri tamamen kaldırmayacak. Ama yine Başbakan’ın açıklamalarında önemli bazı ipuçları var.
En başta, bu konunun neden gündeme geldiğine dair açık, net ve samimi cümleler var.
Evet, özel yetkili mahkemelerin yetki sınırlarını yeniden belirleme ihtiyacı nereden çıktı? Başbakan’ı hareket geçiren ne oldu? Başbakan anlatıyor, “çizmeyi aşmak”tan bahsediyor.
“MİT Müsteşarımızın Başbakanın iznine tabi olmasına rağmen, bazı gazetelerde çıkan haberler sebebiyle çağrılmasıyla başlayan bir süreç. Bu kabul edilemez. Yargı yasayı bir kenara koyup yürütme alanına da girme gibi bir adımı atmış oldu. Hangi şartlarda MİT Müsteşarını çağırabileceğiniz belli... Bu çizmeyi aşan bir şey oldu. Eğer alacaksanız o zaman beni alın. Çünkü talimatı veren benim.”
Devamında da şu sonuca varıyor: “Demek ki bu madde (CMK 250) haddinden fazla bir yetki alanı doğuruyor.”
Erdoğan’ın MİT meselesinden ne kadar rahatsız olduğunu tekrara gerek yoktur. Daha ilk gün 7 Şubat’ta bu rahatsızlığını hissettirdi sonraki günlerde de ifade etti.
Ama tek rahatsızlığı bu değil...
“Tutuksuz yargılanabileceği halde tutuklu yargılanan insanlar var. Bu askerdir, gazetecidir. Kim olursa olsun. Emekli Orgeneral İlker Başbuğ’u söyledim mesela...” sözleri de Başbakan’a ait. Bunun devamında da yargıya güvenin giderek azaldığını ekliyor.
İki somut gerekçe... MİT olayı ve tutuksuz yargılama sınırının cömertçe aşılması. Başbakan’ı, özel yetkili mahkeme yönteminden soğutan temel gerekçeler.
Peki sadece Başbakan mı rahatsız? Kamuoyunun her iki olay konusunda gösterdiği tepkiler böyle olmadığını gösteriyor. Bütün özel yetkili mahkemeler performansı içinde MİT ve malum tutuklama kararı kadar tartışma yaratan başka bir vak’a yaşanmamıştır.
Bu kararlar verilirken, hem hukukçular hem de kamuoyu sağduyusuyla karşı tavır koymuştu. Türkiye’nin geçmişinden arınma mesaisinin hassas bir süreç olduğu ve yapılacak hataların bu davaları itibarsızlaştıracağı analiz edildi. Makul olanı korumanın değerli bir şey olduğu defalarca ifade edildi.
Yargı bazı kritik kararlarda bu seviyeyi koruyamadı. Bu süreci her şeye rağmen destekleyenlerin ağzının tadı kaçtı. Ama yine de şimdi süreçten geri adım atmak söz konusu değildir; zaten öyle de olması gerekir. Başbakan’ın sözüyle bitirelim:
“Ergenekon’du, Balyoz’du mücadeleyi biz göstermedik mi? Bu adımı biz attık. Geri adım söz konusu değil.”