Mehmet Topuz’un maç sonrası yaptığı Pitbull hicvi; köpeğin işeme hareketini da kapsadığı için, ayıp kaçtı. Melo’nun kendine özgü gol sevincini, zor bir maçtan 3 puanla çıktığın için elbette tekrar etme hakkın vardır. Ama alaya alma hakkın yoktur.
Özel şartları nedeniyle zaten gergin bir ortamı olan derbi; bu tür rakibi tiye alma çabalarıyla, bir anda cadı kazanına dönüşebilir. Oysa G.Saraylı taraftarlar; kimine göre kendi takımlarını, kimine göre de F.Bahçe’yi alkışlamıştı. Bu alkışlar rakibe yönelik sayılmasa bile, gene de anlam (Hatta değer) içeriyor... Çünkü yenilgi sonrası tabelayı hazmetme olgunluğu, her türlü övgüyü hakeder. Netice itibariyle, rakibi de yuhalamadılar.
Böyle bir taraftara karşı; “Çişini yapan köpek” benzetmesiyle karşılık vermek, en azından terbiyeli olmadı. Mehmet Topuz’a yakıştıramadım.
Muhabir, amigo olursa!
G.Saray-F.Bahçe maçı sonrasında yaşınan bir başka garip (Hatta çirkin) olay da; soyunma odası koridorlarında yaşandı... Yayıncı kuruluş Lig TV’nin muhabiri Vayloyan, “Koyduk mu” diye bağırarak F.Bahçeli futbolcularla birlikte tezahürat yapması, kabul edilemez. Zaten Fatih Terim de buna tepki göstererek, korumalardan dışarı atılmasını istemiş...
Bir gazeteci veya bir yayıncının elbette gönül verdiği bir takımı olur, olabilir... Ama kendi görev alanında tarafsız kalması gereken bir gazetecinin, bir amigo gibi küfürler yağdırıp tezahürat yapması kabul edilemez. Bu, yayıncı kuruluşun ilkelerine de ters... Çünkü onlar her kulübe karşı aynı, ortak, benzer ve eşit mesafede kalmak zorundadır. Vayloyan’ın F.Bahçeli olması ve F.Bahçe muhabirliği yapması; ona görev alanında ve görev sırasında amigoluk yapma hakkı vermez.
Geçmişte, Vayloyan’la aynı televizyonda birlikte çalıştığımız kısa bir dönem oldu. Kibar, saygılı, sevimli ve işine tutkuyla bağlı biri olarak tanıdım. Onu zaman mı değiştirdi tam kestirnemiyorum ama; yaptığı meslek etiğiyle asla bağdaşmadı. Kulağının çekilmesinden çok öte, ciddi bir mesleki cezalandırmayı hak ediyor.
Popoda G.Saray forması!
F.Bahçe’nin maç sonu sevinç fotoğraflarından biri dikkatimi çekti... Stoch belli ki, bir G.Saraylı futbolcuyla forma değiş-tokuşu yapmış... Aldığı G.Saray formasını giymemiş, şortunun arkasına sokuşturmuş. Afedersiniz ama; g....’üne yerleştirmiş gibi duruyor. Giyemediği için, aceleden ne yaptığı bilemiyor olabilir. Ama formayı soktuğu yer, o formanın kaldıracağı yer değil. Hiç olmazsa yana koysaydı. Bilinçli olarak yapıldığını düşünmüyorum. Fakat o tablo hiç hoş kaçmamış.
Kendi formasını da oraya soksun, bakalım ne olacak?
Bravo Aykut hoca!
Bir insan gerçekten efendiyse; her konumda, her koşulda ve her zaman diliminde efendidir. Parayla, sırayla, siparişle olmaz... Efendilik, bazıları için alınyazısıdır. Aykut hoca bunların başında, hatta en başında geliyor.
Kazandıkları maç sonrasında yaptığı konuşma; ancak beyefendi kişiliklere yakışacak bir üslup içeriyor. Kocaman diyor ki; “Futbolun adaleti olsa, iyi futbola puan verilse, 3 puan G.Saray’ın hakkıydı...”
Bir çok hoca, bir çok galibiyet sonrası rakibine övgü sıralamıştır. Ama hiçbirisi Aykut hocanınki kadar kesin ve keskin vurgu, samimiyet ve derinlik kazanamamıştır. Bu ancak, ruhu imbikten geçmiş rafine insanların inceliğidir.
Gerçeği apaçık, dürüst ve içtenlikle söylediğinde ne değişti? Bir tarafı mı eksildi?
Bravo Aykut hoca!