Şiddet savunulamaz, cinayet asla!
Yargı, önüne gelen her suç dosyasına, bir hayat hikayesi olarak dikkatle yaklaşır. Tarafları, şahitleri, bulguları, uzman görüşlerini de kendi işleyiş harmonisine katarak, hem olayı çözümler, hem de cezai müeyyidelerle, mağduriyeti tazmin etmeye gayret eder...
Pınar Gültekin adlı kadının hunharca vahşi şekilde öldürülmüş olması bugün Yargı’nın gündeminde. Hangi koşullarda olursa olsun, ölümün, öldürülmenin, katledilmenin yanında yer alamaz hiç bir vicdan. Yargı, çok kapsamlı ve hızlı bir araştırmayla bu dosyayı neticelendirecektir eminiz.
Nitekim Pınar Gültekin’i öldüren kişinin sevgilisi olduğu hemen ortaya çıkartıldı.
Cinayet haberiyle vicdanlarda kopan fırtınayı, kendi politik bagajlarına eklemlemekte ustalıklarıyla namlı çevreler, buradan acilen bir politika çıkartmakta hiç gecikmediler. ‘’Kadın cinayetleri politiktir’’ dediler.
Oysa insan hayatı poltik olmaktan evvel biriciktir, özeldir, karmaşıktır, dramatiktir.
Herşey zebrlediğimiz gibi değildir hayatta. Mesela Pınar Gültekin, evli ve çoluk çocuk sahibi olduğunu bildiği bir adamla birlikteydi, ölmeden evvel. Bunu Pınar Gültekin’in özgürlüğüyle açıklayanlar, birlikte olduğu adamın evli olduğu karısının özgürlüğü hakkında ne söyleyecekler? Ayrıca iddialara bakılırsa, adamı ‘’karına söylerim’’ diye tehdit etmiş olmaları, adamdan bitip tükenmeyen istekleri ve en son büyük meblağlarda para istemeleri de dikkat çekici diğer ayrıntılar... Tabi bunlar katilin iddiaları. Ona inanabilir miyiz? Katil, soğukkanlı bir şekilde, ince ayrıntılarla örülü bir plan hazırlamış, aşk hikayesi dehşetli bir kavis yaparak cinayete dönüşmüş. Feci bir son...
***1- Cinayetler, sosyal medya aracılığıyla çözümlenemez. Sosyal haberleşme ağlarında çıkartılan yalan yanlış tabloların oluşturduğu bilgi kirliliği ayrı bir yaramızdır... Hepimiz gibi bunlarla muhatap olan yargı insanların uğradığı sosyal baskı ise apayrı bir yaramızdır... Cinayet olaylarında medyanın kullandığı haber dili, iğrenç bir pornografiye dönüşüyor. Sosyal medyadadaki kontrolsüz durum, kimi zaman delillerin karartılması ihtimalini dahi güçlendiriyor. Kamuoyunun vicdanını örseleyen çarpıtmalarla reyting yarışına kurban ediiyoruz çopu kez...
2- Cinayetler genellemelerle çözümelenemez. Bir dava sonuçlanıncaya kadar hem maktulün hem zanlının kişiselliği, onların en temel haklarıdır. Dava konusu her olay, özgündür, biriciktir, incelenmeye, mercek altına alınmaya değerdir. Dolayısıyla kadın cinayetleri politiktir şeklindeki bir söylem, kadına yönelik şiddete dikkat çekeceği yerde, tüm vakaları kalın bir sis perdesi altında eşitlemekte ve farkındalık açmak istediği konuda tam aksine güvensizlikleri arttırmaktadır.
3- Yargı, elbette politik baskılarla dizayn edilemez. Bakanlığımız, Pınar Gültekin davasında taraf olacağını beyan etmiş. Bu tavrıyla kuşkusuz kadına yönelik şiddetin karşısında olduğunu ifade etmek istiyor... Yoksa bu davanın arka bagajında yer alan Pınar Gültekin’in yaşadığı yanlışlar sarmalını da onaylıyor olmasa gerek! Kadın cinayetleri politiktir ifadesini politik zorunluluk olarak okuduğumuzda bizi şaşırtacak bir illüzyona hapsoluruz.