"Tek başına belirleyici güç..." demek, "gerçekçi olmaz" elbet ama "küresel sistemin" esas belirleyici "gücü" olarak karşımızda...
ABD halen "küresel aktör" lakin artık tek başına "dünya nizamı"nda yeterli değildir.
Çin ile Rusya'nın yanısıra, Hindistan ve Türkiye'nin "yıldızının" pek belirgin bir surette "parladığını" göreceğimiz bir sürecin içinden geçiyoruz.
İran içindeki olayları da biraz buna göre "değerlendirmekte" yarar vardır.
Artık hiç bir "olayı" ve ülkeler içindeki "ayaklanmaları" kendi içlerindeki bir konu olarak okuyamayız.
İran da bu örneklerden biri olarak görülmeli!
ABD; Ermenistan, İran ve Yunanistan üzerinden yeni "istikrarsızlık merkezleri" oluşturmaktadır.
Rusya ve İran'ın "dönüştürülmek" istendiği açıktır.
İran hükumetinin "akıl tutulması" da "bölgesel istikrarsızlık" için kapı açtı.
Özellikle Azerbaycan üzerine "tehdit-vari tutumu", İsrail ile Azerbaycan ilişkilerinin "pekişmesine" yön verdi.
Zengezur koridoru konusunda halen Ermenistan kozunu çakışan İran, iç dengesini dışarıdaki "düşman" üzerinden "dengelemek" ister ama zaten "akıl tutulması" tabirini bu nedenle söylemekteyiz.
İran içindeki Türk kozu, şu aralar en fazla ABD ile İsrail'in "ilgi odağı" ve çok kötü bir durum olarak nitelendirilmeli (!).
Türkiye, ABD ve Küresel-Sistem için, vazgeçilmez ama Türkiye'nin "fabrika ayarları"na geri dönmesi "arzu" edilmektedir.
Çünkü Erdoğan liderliğindeki Türkiye, "biat etmiyor" ve "bağımsızlık yolu"nu tercih ediyor.
O nedenle "Türkiye seçimleri" önemli ve bu seçimler, küresel sistemdeki yerini belirleyecek "cinsten".
Şimdi farkındaysanız, yeni küresel sistem ile ilgili en fazla ABD ve Batı ittifakı konuşmaktadır.
Anlaşılan "sancı" ve belki de "küresel savaş" kapıda...
Bu nedenle ayakta duran tüm ülkelerin başı, "iç kargaşa"yla karıştırılıyor gibi bir hava söz-konusudur.
Dolayısı ile herkes "kavga ederken", küresel sistem için "iddia sesleri"nin zayıflatılması, en fazla küresel gücün "işine" yaramaktadır.
O nedenle tüm "ezberleri bozarak", yerimizi belirlemek adına, "bölgesel olayları" doğru okumak zorundayız.
İran konusu ise özellikle "hassas bir denge".
Belki kulağa güzel gelebilir ama büyük bir "oyunun parçası" olunması için "ısıtıldığı" kanaatindeyim.
İran'da "Türkler", Türkiyede "Kürtler" diye başlayan bu sürece aman dikkat derim.