Prof. Jacob Lavee, tanışmaktan gurur duyacağınız bir isim. İsrail’in Sheba Tıp Merkezi’ndeki kalp nakli ünitesini kurdu, kardiyolojiye olan katkılarını buraya yazsam, yerim yetmez.
Ama dünya, onu, 2005 yılında Çin Halk Cumhuriyeti’nin “Kanlı Hasadını” ortaya çıkarmasıyla tanıdı, şöyle anlatıyor:
“2005’te kalp nakli için sıra bekleyen hastalarımdan biri, Çin’le temas kurduğunu ve kendisine iki hafta sonraya bir kalp için gün verildiğini söyledi, inanamadım, ama gitti, tam o gün kalbine kavuştu. Bu beni, konuyu araştırmaya yöneltti, ortaya çıkan tablo korkunçtu, Çinli yetkililer, idam edilecek şahısların organlarını zorla alıyor ve serbest piyasada satarak milyarlarca dolar kazanıyorlardı!..”
Prof.Lavee’ nin ısrarlı çalışmaları bir sonuç daha ortaya çıkardı, zorla organları alınanlar idamlık mahkumlarla sınırlı değildi,siyasi toplama kamplarındaki keyfi infazların kurbanlarının organları da satılıyordu.
Kanadalı milletvekili David Kilgour ile insanhakları savunucusu David Matas ’ın 2006’da yazdıkları rapor, Çinli muhalefet hareketi Falun Gong üyelerinin organlarının Sujlatun Thrombosis Hastanesi’nde alındığı ve piyasaya sürüldüğünü belgeledi.
2008’de İsrail, vatandaşlarına organ nakli amaçlı Çin seyahati yapma yasağı getirdi, bu kanun pek çok ülke tarafından da kabul edildi. Çinli doktorlara dönük akademik abluka da devreye girdi, Çin yönetimi 2015’te yaptıklarının bir bölümünü kabul ederek uygulamanın kaldırıldığını açıkladı.
UYGURLARI DA PARÇALIYORLAR...
Dünya, Kilgour-Matas Raporu’nda “Kanlı Hasat” olarak adlandırılan bu uygulamanın kalktığını düşünürken, son olarak yayınlana bir rapor bırakın kalkmasını, yaygınlaştığını ortaya koydu.
Başkanlığını “Bosna Kasabı” Sırp faşist lider Slobodan Miloşeviç’i yargılamış duayen İngiliz hukukçu Sir Geoffrey Nice ’ın yaptığı “Çin Mahkemesi” (China Tribunal) Pekin’in bu konuda dünyaya yalan söylediğini duyurdu.
Raporda, “Falun Gong ve Uygurlara Dönük İnsanhakları İhlali Komisyonu”nun bu iki gruba dönük uygulamayla ilgili yeni belge, görüntü, fotoğraf ve tanık sağladığı vurgulandı.
Raporun şu cümlesi korkunç: Uygurlara dönük uyum zulmü yeni bir gelişmedir ve bu insanların kapatıldığı kamplarda organ hasadı bu ticaretin yeni kaynağıdır.
Prof. Lavee’nin BMC Medical Ethics dergisinde yayınladığı son raporda ise, Çin’deki organ bağışının –hastane zeminli, yasal görünümlü- yüzde 200 artışına dikkat çekildi. Dünyada görülmeyecek bu tür bir artış, aslında Çinli yetkililerin Kanlı Hasadı sürdürdüğünü fakat yasal kılıf hazırlama telaşı içinde olduklarını ortaya koydu. Prof. Lavee, Çin’deki 700 organ nakli merkezinde yaşanılan bu organ bağışı patlamasının Uygurlar’la bağlantılı olduğunu ipuçlarını yakalıyor.
BAŞKAN, O KANLI PARAYI BURAYA GETİRME...
Sincan’a gidip, Uygurlar’ın son durumunu inceleyecek 10 kişilik Dışişleri heyeti, oraya gidebilecek mi, gittiğinde istediği gibi hareket edebilecek mi, şüpheliyim.
Tavsiyem, Dışişleri ve Adalet Bakanlığı’nın Sir Geoffrey Nice ile temas kurmalarıdır. Sağlık Bakanlığı da Prof.Jacob Lavee ile teması sağlamalı, kendilerine ulaşan en son bilgileri de temin etmelidir.
Başkan Erdoğan’dan da bir ricam var: Görüyorsunuz, para için kendi halkını küresel finans kapitale köle etmiş bir yönetim anlayışı var oralarda, ellerindeki büyük para birikimine insanların, özellikle Uygur kardeşlerimizin de kanı bulaşmış durumda, lütfen, o kirli ve kanlı parayı buraya getirmeyin.
O Çin treni Marmaray’ı kullanıp Londra’ya gitti diye sevinmiştik ama, bilmiyoruz, yolculuğunun bütçesinde kaç Uygur kardeşimizin parçalanmış bedeninden kazanılmış para var…
(x) Bu yazıya kaynaklık eden Prof. Jacol Lavee imzalı yazı:
https://www.haaretz.com/world-news/asia-and-australia/.premium-china-promised-to-stop-organ-harvesting-it-only-changed-how-it-conceals-operations-1.8288161