Pekin’de otel odasında zayıf bir internet bağlantısı ile bağlanıyorum hayata. Bir süredir Facebook ve Twitterdan ibaret sandığım hayatımın bir anlamı olmadığını arkadaşımdan gelen mail ile anlıyorum. Hayatımın bir bölümüne damga vurmuş Usta’nın şarkısındaki gibi “Hoşcakal” diyerek hayattan göçtüğünü öğreniyorum. “Ağır yaralı” otel odasında düşünüyorum 40 yılını devirdiğim hayatın anlamını. O anda “Kaç kadeh kırılmış sarhoş gönlümde” bilmiyorum.
“Hangimiz sevmedik”
“Zalimsin yar”
“İtirazım var”
“Kederliyim, içiyorum”
“Yandım”
“İsyanlardayım”
“Vazgeçtim”
“Küskünüm”
“Usandım”
Meğerse ben her anına şarkı yazılmış olan bu hayatı en çok onunla sevmiştim. Her şarkı sözünden kendime pay çıkarmışım, her söylediğini yaşamışım, her şarkısının her satırına imza atmışım farkında olmadan. “Benim meselem” deyip vazgeçmediğim her şeyi onunla büyütmüşüm gönlümde. “Kalbime gömdüm dediklerim de oldu, “Yıkıla yıkıla” gitmişliğimde...
Benim de “Her gün isyanım var”dı ve “Tutamıyordum zamanı” ve evini özleyen yatılı bir çocuk misali camı açıp “Rüzgar söylüyor mu” annemin sevdiği şarkıları diye diye sorup binlerce kilometre uzakta anne hasreti büyüttüm içimde. Erken kaybedilmiş baba boşluğuydu benim için “Ömrüm seninle geçsin” şarkısı ve ihanetleri “Dostlarımdan usandım” diyerek anlattım.
Trabzon kadar yalnız, Trabzonspor kadar ihanete uğramış hissederek kendimi, üstüme giydiğim reklamsız, çubuklu efsane formanın hakkını vereyim diye Tiananmen meydanında Temiz futbol pankartı açmak için dışarı çıktım.
Ellerim cebimde “Unutursun diye” şarkısı eşliğinde yürüdüm Tiananmen meydanını boydan boya. Trabzonspor, Kasımpaşa’ya yenildi haberini aldığımızda gece sabaha yakındı ve Çin ellerinde hem Müslüm Baba hem de Trabzonspor ile yıkılmıştık.
Müslüm Baba’nın acısını “Bu da geçer” şarkısı bir nebzede olsa dindirir de Trabzonspor’un verdiği acıyı hangi merhem savar bilmem. Her duyguma şarkı söylemiş Usta! Yok mu bu derdimize çare?
Ruhun şad olsun Usta. Toprağın bol, mekanın cennet olsun...