Beşiktaş, maçtan önce Eskişehirlilere “Nasıl isterseniz, size karşı öyle oynayalım” deseydi; “İsteksiz başlayın, tempoyu düşürün, kanatlardan gelmeyin” önerisini alırdı. Beşiktaş sağolsun, aynısını uyguladı. Kaleci Cenk Gönen de topu yumurtlayarak, rakibin gönlünü alma inceliğine katkıda bulundu.
Eskişehirspor; elindekini-avucundakini sata sata, satacak bir şeyi kalmayana kadar tükenme yolunu seçmesine rağmen, Beşiktaş’a kafa tutacak direnci buldu.
Ev sahibi ekip; İngiltere yolculuğu zorlu ve yorgun geçen, Liverpool karşısında becerisinin ödülünü alamayan, son dakika penaltısıyla boyun eğen moralsiz rakibini, denetim altında tutucak avantajlara sahipti. Beşiktaş bu yüzden yediği golden sonra bile pek etkili olamadı. Oğuzhan’ın uzaktan, Olcay’ın ise yakından attığı iki şutluk kısır bir beceriyle devreyi kapatabildi. Tarlaya yapılan bu kadar az ekimle, zaten zengin bir hasat/bol rekolte beklenemezdi. Beşiktaş ilk 45 dakikayı 2-0 geri bitirmediyse, haline şükretsin... Çünkü, devrenin son saniyelerinde oluşan kale önü karambolünde; penaltı ve gol dahil, her türlü belayla bulaşabilirdi.
***
İsteksiz, amaçsız, temposuz, yorgun ve her haliyle umursamaz olan Beşiktaş; kadrosunda olmasına özen gösterdiği bazı futbolcuların yokluğuna katlanmak zorunda kaldığı rotasyonun da etkisi içindeydi. Sıkıntı ikinci yarıda da sürdü... Cenk, bir çok hayatı pozisyonu önledi.
Yıldızlarını sata sata eriyen Eskişehirspor; Beşiktaş’ı fena halde tarumar etmeye başlayınca; Liverpool rövanşı için dinlenmeye alınanlar devreye sokuldu. Maçı almaya onlar da yetmedi.
Görünen o ki; siyah-beyazlılar ligin dibine doğru rota tutturan rakiplerini pek ciddiye almamıştı. Üç puanı çantada keklik, maçı kolay sanmıştı... Rakip seçersen, böyle kaderini de seçemezsin!
Durumun vahametini maçın sonlarında nihayet kavrayıp, gerekli ciddiyete anca bürünmen; atı alanın Üsküdar’a geçtiği andı...
Uyanışın geç oldu!