Özellikle büyük kulüplerin sırtına kambur şu ZTK. Diğerlerine oranla çok masraflı bir oluşuma sahip büyükler, maçlarını kazansa da harcadığı oranda para kazanamıyor bu Kupa maçlarından.
Astarı yüzünden pahalıya geliyor. Büyükler hem olaya renk veriyorlar hem olayın kazığını yiyorlar. Taraftar da bıkıyor sık sık maçlardan... Ama dün Y.Z.Öniş stadında ‘seyirci sesi’ vardı. Ve taraftarlar arasında taşkınlıklar, sataşmalar içermiyor, futbola tat katıyordu...
Biliç iki lig alttaki rakibi karşısında Beşiktaş’ı; Ba, Atiba, Gökhan’ı kadroya almadan sahaya çıkardı. Cenk Gönen, Sivok sakat, Mustafa cezalıydı. Sosa, Ersan, Veli kulübedeydi. Ne var ki geri kalan ilk onbirde, alışılmadık isim yalnızca genç Atınç vardı! Kalede sakatlıktan çıkmış Tolga işine ısınıyor, Necip asıl yeri ön liberoda oynuyordu. Ve de Cenk Tosun ilk onbir şansı bulmuştu. Hani ilk 11 bilinmedik yenilerle oluşmamıştı. Bu yılki Beşiktaş’ın güzel yanlarından biri buydu. İkinci adam gibi görüneni yadırgamıyordunuz. Ve bir şey daha çok güzeldi Beşiktaş’ta. Rakibi sıradan görüp işi savsaklamadılar. Ciddiyetlerini, disiplinlerini hiç bozmadılar. Üç genç sonradan takıma katıldığında ve takımın direncinin azaldığında bile. Bu dönem de Tolga’nın sıkı antrenman yapmasını sağladı!
Kerim’in oyunun kuruluşunda takımı sahiplenip, zorlukları üstlenişi olumlu; bu işi yaparken topla oyalanmanın tadını kaçırışı olumsuz yanıydı. İlk on dakikada doğan Cenk ve Olcay imzalı gollerin özel yanı vuruşlardaki kaliteydi... Vuruşlarının zayıflığı yüzünden ligde forma şansı bulamayan Cenk, pozisyondaki çabukluğu ve becerisi ile on numara iş yaptı. Olcay’ın golü de on üzeri yıldız alacak bir vuruşla oluştu. Bir büyük takım, hemen her koşulda küçüğünden farklı görünmelidir. Beşiktaş bunu gösterdi Sarıyer karşısında.