Biz son on maçımızda hiç yenilmemiştik.Yunanistan da son on maçında 1 kez kazanabilmişti! Biz çok atıp az gol yemiştik. Avrupa şampiyonasına doğrudan katılacaktık, onlar grupta sonuncu olmuş, evlerinde kalmışlardı!
Bizim takımı 25 maçtır Fatih Terim yönetiyordu. Yunanistan’ın başındaki, Eskişehirspor’da başarısızlıktan daha yeni kovulmuş Skibbe ikinci maçındaydı!
Bizim hedefimiz kazanmaktı! Ancak öne sürülen motivasyon kaynağımız, ilginçti: “2015’i maç yitirmeden kapamak!” Özeti şu ki maç zoraki bir maçtı.
7 ay sonra başlayacak Avrupa Şampiyonasının provasını yapmaktan uzaktı. Fatih Terim, “milli takım oyuncu kazanma yeri değildir, maç kazanma yeridir” demişti, ama maçta oyuncu kazanma çalışması öne çıktı. Elbette maçı kazanmak da hedefti.
Baştan savma oynamadı takım. Bu önemliydi. Herkes bir yandan bu maçı kazanmanın, bir yandan Avrupa Şampiyonasında forma kapmanın peşindeydi. Bu iyi bir motivasyondu. İşini ciddiye almayan yoktu. Ne var ki bunu oyun kalitesine yansıtamadık. Oyunda tempo yapamadık. İlk 15 dakika Yunanistan’a moral oldu. İkinci 15’te baskılı, gol arayan bir takım haline geldik. Ancak hücumda çoğalma hızımız düşüktü. Bu rakibin takım savunmasını kurmasına yol açtı. İlk yarının son çeyreğinde yeniden denge kurdu Yunanistan.
İkinci yarıya önde basarak ve tempolu olmaya çalışarak giriştik. Biraz baskımız oldu ve 54’de Arda ile ilk pozisyonumuzu bulduk. Kaleci kornere attı topu. 62’de Cenk’in şutu dıştan yan ağları dövdü. Ancak tempomuz gene düştü. Fatih Terim 63.dakikaya değin ilk 11 ile oynadı. Sonra başladı değişmeler. Bu, formaya oyuncu ısındırma dönemi, takımın oyun bütünlüğünü de giderek zedeledi. Maçın verdiği mesaj, milli maç akışlarımızın takıma bir ciddiyet ve özgüven yerleştirdiğiydi. Avrupa Şampiyonasına katılacak olmak oyuncuyu o ortamda olma isteği ile de motive etmişti. Bu durum hiç kuşkusuz ligdeki verimliliklerini de olumlu etkileyecekti.