2011 seçimlerinde, tüm toplum kesimlerinin iradesinin TBMM’ye yansıdığı yüzde 95’lik bir temsil oranı sağlanmıştı. Bu temsil gücü özellikle ‘sivil anayasa’ için o kadar önemsenmişti ki, Anayasa Uzlaşma Komisyonu, örneği az görünen bir uygulamayla, oy oranlarına bakılmaksızın TBMM’de grubu bulunan 4 partiden, AK Parti, CHP, MHP ve BDP’den eşit sayıda milletvekilinin katılımıyla kurulmuştu.
Ancak milletin temsil yeteneğini en üst düzeyde yansıttığı TBMM, uzlaşma konusunda aynı yeteneği sergileyemedi. Çalışmalarına 10 Mayıs 2012’de başlayan Komisyon, kendine yıl sonuna kadar süre biçti. Ancak 31 Aralık 2012’ye gelindiğinde ortada yeni anayasa yoktu. ‘Makul bir süre’ olarak çalışmalar 3 ay uzatıldı. Ancak bu sürede de sadece 4 madde üzerinde uzlaşma sağlandı. İktidar partisi ‘hadi’ dedikçe muhalefet ‘sıkıştırma’ diye itiraz etti. Ve son bir aylık uzatmada daha uzlaşma sağlandı. Komisyon’un kurulmasına liderlik yapan TBMM Başkanı Cemil Çiçek, 2012 sonu yaklaşırken yaptığı uyarıları her uzatma öncesi tekrar etti durdu: “Yavaş gidiyoruz, istenirse, hızlanılır ve sonuç alınır...” Ancak işe yaramadı. İki uzatma süresi de önceki gün bitti.
Gelinen nokta: 150 maddelik bir anayasa projesi üzerinde ancak 28 maddede uzlaşabildi. Kalan 122 maddeyi her parti farklı yazdı.
Ancak iyi tarafından bakılırsa, iki olumlu sonuç çıktı bu süreçte:
- Üniversiteler, kamu kurumları, anayasa uzmanları, barolar, meslek örgütleri ve STK’lar, hatta tek tek vatandaşlardan gelen anayasa önerileri ile milletin nasıl bir anayasa istediği artık biliniyor.
- Her parti kendi kafalarındaki anayasayı tam metin halinde komisyona sundu. Yani artık milletin elinde hangi partinin nasıl bir anayasa istediğine dair metin var.
Ancak partiler, milletin sivil bir anayasadan beklentileri ile kendi kafalarındakini birleştirmeyi başaramadılar.
Üstelik her uzatma, Mart 2014’teki yerel seçimleri biraz daha yakınlaştırdı. Ardından cumhurbaşkanlığı, sonraki yıl da genel seçimler var. Seçime sıra gelmeden, yıl sonunda bütçe görüşmeleri var. AK Parti, CHP, MHP ve BDP kongreleri bile komisyonun çalışmalarını durdurmuştu; bütçe görüşülürken, seçim kampanyaları sürerken anayasa yapılması mümkün görünmüyor.
Buna rağmen;
Dört parti de ‘masadan ilk kalkan biz olmayacağız’ diye ısrar ediyor. Ancak masada üretilen bir şey de olmayınca iş yine TBMM Başkanı Çiçek’e düştü. Çiçek, Anayasa Uzlaşma Komisyonu üyeleri ile bugün toplanacak. Dün akşamüzeri aradığımda, önce “Masada oturmak değil, masada iş üretmek maksat. Komisyon çalışmamak esası üzerine kurulmadı. Artık mazeretlerin kıymeti yok vatandaş açısından” dedi.
“Herkes ‘kalkmam’ deyince, sanki ‘siz kurdunuz, siz toplayın masayı’ diye üzerinize kalıyor iş” dedim. Çiçek, “Komisyonu ben kurmadım. Ben komisyon için partileri ziyaret etmeden önce dört partinin de açıklamaları var bununla ilgili” cevabını verdi.
Çiçek, bugünkü toplantıyla ilgili “Umutlu musunuz” soruma cevap verirken de “Umutluluk ya da umutsuzluk benim işim değil. Ben sonuca bakarım. Yani ya yeni anayasa yaparız, ya yapamayız. Benim için sonuç budur” dedi.
Peki yeterince vakit kaldı mı yeni anayasa için?
Çiçek’in bu soruya yanıtı aslında partiler için turnusol kağıdı niteliğinde: “Vakit sorun değil. 31 Aralık’ta da (2012) vakit bitmişti, 3 ay uzatıldı. Ama üç ayda 4 maddede uzlaşabildiler. Sonra Nisan’da bir daha uzatıldı. Mayıs’a geldik. Yani istenirse zaman bulunabiliyor.”
Soruyu değiştirerek yineledim, “Peki hala fırsat var mı?”
Duayen siyasetçi, ‘teorik’ ve ‘ilkesel’ olanı söylemekle yetindi, son toplantı öncesi: “Evet hala fırsat var. İstenirse... Ama iyi ve verimli kullanmak şartıyla... Yoksa ne kadar vakit verseniz o kadar uzar.”
TBMM Başkanı epey dolu. Ama masa boşalmadan konuşmayacak. Ancak ondan sonra söyleyecek epey sözü birikti.