Mübarek bayram günü canlarını sıkacağım ama yine de bilmek istiyorum.
Kemal Kılıçdaroğlu İmralı'nın çözüm olduğunu düşünüyor mu, düşünmüyor mu?
Birkaç gün öncesine kadar düşünüyordu.
Dün "düşünmediğine" ilişkin bir haber okudum.
Milliyet gazetesine verdiği özel demeçte "Kürt meselesinde çözümün İmralı ile gerçekleşmeyeceğini, ancak TBMM'deki 4 partinin birleşmesiyle bu meselenin çözülebileceğini" söylemiş.
Kendisi böyle söylüyor ama Kürt kökenli genel başkan yardımcısı Sezgin Tanrıkulu başka telden çalıyor.
İmralı gayet tabii çözüm olabilirmiş...
Eğer tecrit kaldırılırsa ve Öcalan bir şekilde denkleme dahil edilirse, bu mesele hallolabilirmiş.
Hangisi?
Genel başkanı mı dikkate alacağız, yardımcısını mı?
Hadi genel başkanı dikkate alalım...
Başbakan Erdoğan, "Gerekirse İmralı'yla da görüşülür, yeter ki akan kan dursun" dediğinde, Kılıçdaroğlu destek vermişti.
Dün, verdiği desteği geri çekti.
Ne yapılsın?
İmralı muhatap alınsın mı, alınmasın mı?
Bu cümleden olarak, "Oslo görüşmeleri"nin kayıtları deşifre edildiğinde, Kılıçdaroğlu siyasi muarızını suçlayan açıklamalar yapmıştı.
Kamuoyu Başbakan'dan yana tavır koyunca, fikrini değiştirdi, "Oslo görüşmelerinin olabileceğini" söyledi.
Maksat akan kanı durdurmakmış... Müzakere elbette olurmuş...
Elbette olacak müzakerelerin üstünden bir yıl geçmeden, bu kez Türk kökenli genel başkan yardımcısı Haluk Koç çıktı, "zaten deşifre edilmiş Oslo görüşmelerinin kayıtlarını yeniden deşifre ederek", siyasi rakibini ihanetle suçladı.
Kılıçdaroğlu ne mi yaptı?
İlk gün, "Müzakerelerin elbette olabileceğini" söyledi.
İkinci gün, "Terör örgütüyle masaya oturulmaz" dedi.
Üçüncü gün, "Biz müzakerelere karşı değiliz ki, elbette her tür çözüm denenebilir" dedi.
Dördüncü gün "AKP'nin teslimiyetçi politikaları terörü azdırmaktadır" buyurdu.
Beşinci gün ne söyledi?
İzleyemedim.
Herhalde bir önceki günün beyanatını tekzip etmiştir.
Potansiyel bir "CHP seçmeni" olarak soruyorum:
Ne olsun?
İmralı denkleme dahil edilsin mi, edilmesin mi?
Edilmeliyse niçin, edilmemeliyse niçin?
Erdoğan "edilsin" dediğinde, siz "hayır, edilmesin" mi diyeceksiniz?
Bu cümleden olarak, müzakereler başlasın mı, başlamasın mı?
Başlamalıysa niçin, başlamamalıysa niçin?
Erdoğan "başlasın" dediğinde, siz yine "hayır, başlamasın" mı diyeceksiniz?
Nedir?
Nihai olarak ne öneriyorsunuz?
Hadi bunları geçtik...
Başta "Kürt meselesi" olmak üzere, "kadim ve kronik" meselelerimiz konusunda (Kıbrıs, Suriye, AB'yle ilişkiler, işsizlik, gelir dağılımı adaletsizliği, yargı devleti sorunsalı, vs) çözüm öneriniz nedir?
Mevcut iktidarın akim bıraktığı ya da çözemediği hangi meseleleri, nasıl, ne zaman, hangi enstrümanlarla çözeceksiniz?
Bilmek istiyorum...
Bilmek ve serdedilen çözüm önerileri kafama uyarsa (daha doğrusu tatmin ederse) CHP'ye oy vermek istiyorum.
Buyrun Kemal Bey...