Ekrem Dumanlı sayın Gülen’den “Seçimlerde kime oy verilmeli?”sorusunun cevabını ne zaman alacak ve yayınlayacak bilmiyorum. Belki de bugün yayınlanır.
Ben cevap olarak “herhangi bir parti ismi vermeyeceği”ni sananlardandım. Bugüne kadarki cevaplarına baktığımda bu kanaate varıyordum.
Ancak el altından, mesela İstanbul’da Sarıgül’e (CHP’ye) verilmesi gibi bir telkinin olduğunu da güvenilir kaynaklardan duyuyordum.
Dün Zaman’ın Yorum sayfasında Doç. Dr. Ahmet Kuru imzasıyla bir yazı yayınlandı. Başlık şöyle: “AKP’ye oy vermek ya da vermemek.”
Yazının ana kurgusu Ak Parti’ye neden oy vermemek, buna karşılık neden CHP veya MHP’ye oy vermek üzerine.
Yazıyı okuduğunuzda aslında kararın çok önceden verildiğini, ancak önce Tayyip Erdoğan’a yönelik bir kötüleme kampanyası başlatma ihtiyacı duyulduğunu, şimdi, Başbakan’ın Camia nezdinde yeterince yıpratıldığını ve seçimler iyice yaklaştığı için kampanyanın Camia’nın zihnindeki “CHP tortuları”nı giderme safhasına gelmesi gerektiği düşüncesiyle “Oylar CHP’ye” temasının devreye sokulduğunu anlıyorsunuz.
Tabii sormak gerekiyor:
Oyların CHP’ye verilmesi kararı ne zaman alındı?
Ve tabii ikinci soru:
Hangi pazarlık karşılığında?
Ahmet Kuru’nun yazısında Camia’nın zihnini yönlendirmek için, “CHP bu seçimlerde İstanbul, Ankara, Bursa, Hatay gibi şehirlerde merkez sağın da oy verebileceği adaylar gösterdi”ğini öne sürerek “Oyları arttığı takdirde CHP’nin merkeze yönelişi sürecektir. Bu yöneliş neticesinde CHP’nin eski dışlayıcı laiklik yerine dindarlar ile barışık pasif laikliği benimsemesi söz konusudur” ümidi oluşturuluyor.
Şu cümleler, CHP’nin seçim strateji merkezinde yazılıp Zaman’daki bir yazarın eline tutuşturulmadıysa, Camia’nın nasıl bir zihni transformasyon geçirdiğinin tipik göstergesi sayılmalıdır:
“CHP ile dindar seçmenin barışması daha geniş anlamda Türkiye’de dindar ve seküler kutuplaşmanın azalmasını sağlar ve toplumun bütünleşmesine katkıda bulunur. İleride yeni bir anayasa yaparak daha demokratik ve meritokraik (başarı eksenli) bir Türkiye’nin kurulması adına bu önemli bir adım olur. CHP’nin geçmişte yaptığı hatalara bakarak ona oy verilmez denmesi çok ikna edici değildir, zira seçmen geçmişe değil geleceğe yönelik tercih yapar. Dindarlık kriteri açısından bakılsa bile söz gelimi Melih Gökçek’in Mansur Yavaş’tan daha dindar olduğunu kim, nasıl ispat edebilir? Ayrıca İslamcılara geçmişte değişmeleri için tanınan şans bu seçimde de CHP’ye de tanınabilir.”
Bu paragrafın son cümlesine özellikle dikkat edilmesi gerekiyor: “İslamcılara geçmişte değişmeleri için tanınan şans bu seçimde de CHP’ye de tanınabilir.”
Bir süredir Camia’nın dilinde “İslamcılar” düşman bir kitle olarak sunuluyor. Önce “Siyasi islamcılar” idi düşman kategoride sayılanlar, sonra “siyasi” nitelemesi de kalktı ve doğrudan “İslamcılar” boy hedefi haline geldi.
Bunları Zaman yazarı Ali Bulaç’ın nasıl karşıladığını sormak gerekir mi bilmiyorum, ama ben kendisini “İslamcılık” dışında tanımlamakta ısrar eden birisinin küresel odakların yaftalama operasyonuna maruz kalmış, sömürge mantığı ile enfekte olmuş tipik bir sömürge aydını olduğunu düşünürüm.
Bir insanın kendisini “İslamcı” diye tanımlayıp tanımlamaması ayrı bir şey, ama birilerini “İslamcı” diye yaftalayıp, üstüne de çizgi çekmek, işte bu, emperyalist dünyanın şablonlarına mahkum olmak demektir.
Neyse o tartışmayı uzatmayacağım. O da, bir zihni dönüşümün işaretidir, ama oralardan yola çıkıp, laikliği hala kutsayan bir CHP’den “İslam için” umut üretmeye çalışmak, ancak Tayyip Erdoğan karşıtlığını iman haline getirmiş olanların işi olabilir.
Zaman yazarı son olarak muhafazakar seçmenin zihnini “Emanet oy” kara sabanı ile sürmeye yöneliyor. Üstelik, “Cumhurbaşkanlığı ve genel seçim için yeni stratejiler” vaat ederek. Şunları yazmış:
“Emaneten bile olsa CHP ve MHP’ye yerel seçimlerde verilecek oylarla AKP’nin otoriterleşen gücü sınırlanabilir. Ardından gelecek olan cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçimlerde, yeni liderler, partiler ve şartlar ışığında yeni oy stratejileri geliştirmek mümkün olacaktır.”
Bunun adına zıvanadan çıkmak derler. Ama baylar, ne zaman zıvanadan çıktınız da zamanı kafaları oluşturmak ve uyuşturmak için kullanıyorsunuz, onu bilelim.