CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal’ın bir televizyon kanalına verdiği röportajın yankıları sürüyor. Söylenilen şeyler kadar söyleyenin Deniz Baykal olmasından da kaynaklı bir etki yarattı söz konusu röportaj. Baykal’ın söyledikleri arasında kanımca en önemli olan, Halep ile ilgili ikazlarıydı. Bunlar ağza gelip de söylenen şeyler değildi. Baykal’ın konuşmasının sebebi tam da o sözleriydi.
Ne dedi Baykal?
“Çekişme konusu Azez olmaktan çıkmış. Güneyden Halep’e doğru bir sızma planı yapılmakta olduğu görülüyor. Halep Sünni-İslam medeniyetinin her yerine damgasını vurduğu bir kenttir. Bu kenti Rusya’nın himayesinde Esad’ın güçlerine, yani Şii ve Nusayri güçlere teslim etmeye yönelik bir politikayı çok ciddi sorgulamak gerekir. Bunlar böyle kendi haline bırakılacak konular değil. Tarihi kimliği değiştirecek bir süreç hepimizin gözü önünde yaşanırken buna karışmayın seyredin yaklaşımı çok anlamlı gelmiyor bana.”
CHP’nin Suriye konusundaki resmi görüşünün tam tersi görüşler bunlar.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve onunla birlikte CHP’de yer alan isimler, Suriye’de halkını katleden Esed’in tarafını tuttu. 40 bine yakın insanı zehirlemek ve bombalamak suretiyle katleden Hafız Esed’in yolundan giden oğul Esed’i haklı buldu. Esad’e heyetler gönderdi Kılıçdaroğlu.
100 bin vatandaşını katletmişken bile Esed’le poz vermekten çekinmediler.
***
Suriye krizinin Türkiye’nin de krizine dönüşmesi için ise elinden gelen her şeyi yaptı CHP. Bayır Bucak Türkmenlerine yardım götüren MİT TIR’larını durduran FETÖ’cülerle birlikte Türkiye’yi savaş suçlusu ilan etti. Meclis çatısı altında Türkiye için suç duyurusunda bulundu CHP’li vekiller.
İran’ın menfaatlerini Türkiye’nin menfaatlerinden üstün tutan twit’ler atıldı. Türkiye’ye meydan okuyan Rusya’nın resmi haber ajanslarına Türkiye aleyhine demeçler verildi. Bütün bunlar Kılıçadoğlu’nun koruması ve onayıyla gerçekleşti.
Bunu “CHP’nin HDP’lileşmesi” süreci takip etti; HDP’nin de PKK’lılaştığını bir vasatta gerçekleşti bu yakınlaşma.
***
Ve tabi ki kilit yine Suriye’ydi.
Sadece Halep’in değil Suriye’nin bir Sünni-İslam beldesi olduğunu akıldan çıkarmamak gerek. Esed’in İran için neden hayati olduğunu anlamak istiyorsak bunu unutmamalıyız. Bir azınlık Nusayri Baas diktatörlüğü tarafından yönetilen Suriye’yi neden kaybetmeye razı olsun ki İran?
İran ve Rusya’nın nüfuz politikası yürütmesi çoğunluğun iradesinin yansıdığı bir Suriye’de mi daha kolay yoksa her şeyini onlara borçlu olan Esed’in diktatörlüğünde mi?
***
İran, “Hizbullah kırmızı çizgimizdir” diyor. O kırmızı çizgiyi tamamlayan Şii hilali için 2003’ten bu yana emek veriyor; sözde “büyük şeytan” ilan ettiği ABD’nin yardımıyla...
Bu gelişmeyi hayatın doğal seyrinde yaşanan doğum ve ölüm olayları gibi algılamamız gerektiğini salık verenler, demografik yapıyı değiştirmek dahil her yöntemi kullanarak nüfuz mücadelesine girişenlere karşı Türkiye’nin hareketsiz kalmasını önerenler, çok açık ki bu nüfuz mücadelesinde Türkiye’nin değil muarızlarının yanında yer alıyorlar.
Bunlar sadece bölgesel değil küresel düzeyde de yansımaları olacak gelişmeler. Böylesine önemli meseleleri seçim meydanlarında dile dolanan ve seçimden sonra rafa kaldırılan propaganda mesabesinde ele almak en iyimser ifadeyle CHP’nin dünyadan haberi olmadığı anlamına gelir.
Şayet öyle değilse yani CHP yöneticileri olup bitenin künhüne vakıfsa o halde ne yapmaya çalışıyor?
Türkiye’nin Alevilerini sekterleştirmek pahasına, bölgesel denklemde İran’ın Şiiliği araçsallaştırarak yürüttüğü katliamlara ve Rusya’nın Stalinist politikalarına alet oluyor?
Baykal’ın eleştirilerine bakılırsa CHP’deki eksen kayması özetle bu.