Olaylar malumunuz. 61 yıllık Baas rejimini düşüren, 13 yıllık iç savaşı sonlandıran Suriye devriminin üzerinden henüz üç ay geçmişken beklenen oldu ve "zinde güçler" Lazkiye ve Tartus'ta kan dökmeyi "başardı"! Eski rejimin artıkları, İran ve İsrail'in paralı elemanları, ABD'nin büyük yatırım yaptığı PKK-PYD'nin saha unsurları el birliğiyle bir "isyan tuzakladılar".
İSRAİL VE İRAN TUZAKLADI
Amaç Suriye halkını bir kez daha etnik, dini, mezhebi farklılıklarına göre bölüp birbirini düşürmekti. Canlar yaktılar ne yazık ki ama hedeflerine ulaşamadılar.
Suriye Cumhurbaşkanı El Şara olayların büyük ölçüde yatıştırıldığını, suç işleyenlerin yakalanıp adalete teslim edildiğini açıkladı. Suriye'den gelen haberler de kovuşturmaların ve teyakkuz halinin devem ettiğini gösteriyor.
Yeni yönetim olayları bastıramasaydı eğer, Suriye toplumu da savaştan bıkıp usanmasına rağmen galeyana gelseydi İran-İsrail oyunu filmi başa alacaktı. 13 yıl önce olduğu gibi doğudan İran, batıdan İsrail-ABD çökecekti ülkeye.
TÜRKİYE'NİN YAPICI AMA SERT TUTUMU
Türkiye'nin Suriye devrimindeki etkisini okyanus ötesinden Başkan Trump bile okumayı başardı, pozisyonunu buna göre değiştirdi ama yanı başımızdaki İran anlamış görünmüyor. Tam da bu nedenle Dışişleri Bakanı Hakan Fidan El Cezire'ye geçen hafta verdiği röportajda İran'ı Suriye'de oynattığı taşları kasıtla "Sizde olan yetenekler başkasında da var. Camınıza taş atılmasını istemiyorsanız başkasının camına taş atmayacaksınız" sözleriyle uyarmıştı.
Zira İran Suriye'deki Baas yenilgisini, Ürdün'deki Hizbullah hezimetini, İsrail'in İran'ı can evinde başkentinde vurmasının utancını sindiremiyor ama zayıf gördüğü Şam'ın mevcut hali üzerinden varlık göstermeye çabalıyor.
Haliyle sahada Ankara'nın sert gücünü deneyimlemek durumunda kalıyor.
GEZİ'DE TAM DA BUNU DENEDİLER
12 yıl önce Türkiye'de tezgahlanan Gezi kalkışması da bu amaca matuftu. O kadar çok fay hattı çizdiler ki say say bitmez.
Ama ikisi üzerine hassaten çalışıldı. Biri "dindarlar ve yaşam biçimi hassasiyeti olanlar" idi. Diğeri "Aleviler ve Sünniler" gibi tehlikeli bir damardı. Suriye'deki azınlık rejiminin çoğunluk üzerine kurduğu tahakkümü örtmek, PKK'yı meşrulaştırmak için yeni icat edilen IŞİD'e altlık oluşturmak gibi amaçlarla kitleleri güdüleyerek sahaya sürdüler.
Erdoğan'ın liderliği, yüzde 50'nin aklıselimi sayesinde o tuzak Türkiye'de tutmadı.
Her şey olup bittikten sonra yapılan kamuoyu araştırmaları toplumun yüzde 90'lara varan bir oranda "Erdoğan'ın liderliği sayesinde Türkiye büyük badire atlattı" yönünde kanaat bildirdi.
CUMHUR İTTİFAKI DEVLET AKLIYLA
Suriye'deki gelişmeleri Ankara büyük dikkatle ve teyakkuz halinde takip ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan dün Kabine Toplantısı'nın ardından çok önemli mesajlar verdi. "Suriye'nin birliğini, dirliğini, toplumsal barışını hedef alan her türlü saldırıyı, terör ve tedhiş eylemini en güçlü biçimde lanetliyoruz" dedikten sonra CHP'nin tuhaf ve tehlikeli sözlerine cevap verdi: "Suriye konusunda kimse bize vicdan dersi veremez. 14 yıl boyunca çocuklar öldürülürken susanlar bugün hadsizlik yapamaz. İç cephemizde gedik açtırmayız".
Benzer bir açıklamayı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de verdi.
CHP'NİN MEZHEPÇİ SÖYLEMİ ÇOK TEHLİKELİ
Kabineden ve Cumhur İttifakı partilerinden isimler devlet aklına, adabına ve ahlakına uygun öngörülü açıklamalar yaptılar.
Lakin ana muhalefet partisi CHP'den gelen açıklamalar bunun tam aksi yönündeydi. Öngörüsüz, siyasetsiz, itham edici, kışkırtıcı, bölücü salvolar geldi peş peşe.
Özgür Özel'den Mahmut Tanal'a, Ali Mahir Başarır'dan Cemal Enginyurt'a ağzını açan mezhep vurgusu yaptı. Aralarında "Alevi" demeden cümle kuran olmadı.
Güya Suriye'deki olaylara dikkat çekmek istiyorlardı ama bunu birleştirerek değil ayrıştırıp bölerek, merhamet ederek değil kin güderek yaptılar.
Bu siyaset değildir, merhamet değildir, tepki değildir. Ne Suriye'ye ne Türkiye'ye hayır getirmez. Ankara'nın ve Türkiye toplumunun olgun tutumuna rağmen bu tür sözler siyasetler fırsat kollayanlar için bulunmaz nimettir.
CHP'nin aklı başında yetkilileri Özgür Özel'i uyararak bu tehlikeli siyasetten vazgeçirmeli.
ALİ MAHİR BAŞARIR DİL KESECEKMİŞ!
CHP'nin zıplamadan yerinde duramayan, bağırmadan konuşamayan yeni kadroları bir alem. Sokak ağzını, mahalle köşelerinde yapılan kavgaları muhalefet sanıyor.
Kantin solcularının eylemlerini söylemlerini utanıp sıkılmadan bir de yüksek siyaset diye kitlelerin, kameraların önünde tekrar edebiliyorlar.
İşte Ali Mahir Başarır. Mahir olduğu alanlar nelerdir henüz bilmiyoruz ama dün Yeni Şafak gazetesi yazarı İsmail Kılıçarslan'a yönelik tehdidinden anlıyoruz ki kendisi bir çete lideri.
Yoksa aklı başında herhangi bir politikacı, partisine yönelik bir eleştiriyi cevaplarken "Ali Mahir Başarır ve arkadaşları yaşadığı sürece senin o dilini kesmezsem, sana güneş yüzü gösterirsem Allah benim belamı versin" diye tehdide sarılır mı?
Koskoca CHP kimlere kaldı! Siyaset bilmiyor, hukuk da bilmiyor.
Bir de "bu millet bizi iktidara niye layık görmüyor" diye ağlaşıyorlar.