Kamuoyu anketleri son bir ayda AK Parti'nin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın oylarının yükseldiğini gösteriyor. Karşıt blokun oyları ise düşüyor. Tüm çabalara, İngiliz büyükelçisi ayrı ABD büyükelçisi ayrı el vermesine ve hatta masada nasıl oturacaklarına bile iyi kötü bir çözüm bulmuş olmalarına rağmen AK Parti kaya gibi yerinde duruyor. Bunu anlamlandırmakta zorluk çekenler bir zamanlar makarnaya, kömüre bağlıyorlardı neticeyi. Kısa bacaklı köylü güruhun oy verdiği bir partiydi AK Parti onların gözünde. Artık bu açıklama ile kendilerini dahi kandıramıyorlar. Üstelik Türkiye şehirli ve okuryazar nüfusu AK Parti'nin iktidarda olduğu dönem zarfında çok yükseldi. Dahası şu an seçmen olan kişilerin yüzde 65'i sadece son 20 yılda oy kullandı. Seçmen kütüğünden düşenler ve yeni seçmenler oranlandığında AK Parti'nin literatüre geçen bir başarı kaydettiği görülecektir.
Ekonomi bakanıyken yerden yere vurdukları Ali Babacan, Dışişleri Bakanı ve Başbakan görevlerindeyken demediklerini bırakmadıkları Ahmet Davutoğlu gibi 'dostları' imdatlarına yetişiyor, gene de iki yakaları bir araya gelmiyor.
Ee tabii Ekrem İmamoğlu ve Kemal Kılıçdaroğlu arasındaki troll savaşlarını da unutmayalım. İmamoğlu'nun "yürüyen merdivene ters binen kedi" paylaşımından Kılıçdaroğlu'nun her daim İmamoğlu'na belediye başkanı olduğunu hatırlatan çıkışlarına kadar bir dizi gösterge var elde, birbirlerine karşı boş olmadıklarını bilediklerini gösteren.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun en son bir TV kanalında söyledikleri ise arkasına ABD ve İngiliz büyükelçileri aldığını zanneden "I am ok" için durumun hiç de kolay olmayacağını gösteriyor.
Şu laflara bakın: "Biz çok popüler bir ismi getirip cumhurbaşkanı seçelim diye bir düşüncemiz yok. Cumhurbaşkanı adayının nitelikleri çok önemli. Adayın siyasetçi olması lazım. Çünkü devlet siyasal bir organ. Siyasal organı iyi tanıyan bir siyasetçi olması lazım." Kimse de şu tarife bakıp da İmamoğlu'nun sözlükteki karşılığı demez herhalde.
Hülasa film daha yeni başlıyor.
Türkiye'nin önünde birçok önemli iş var, dış politikada, enerjide, tarımda, teknolojide, savunmada, ekonomide... Bu işleri kim hitama erdirebilir sizce? Millet görmüyor mu sanıyorsunuz bunu?
Kimileri "En güçlü parti tencere partisidir" diyor ya, aslında bu tez de AK Parti'nin avantajıdır bana kalırsa. Çünkü seçmenin nezdinde Türkiye'nin en önemli meselelerinden biri de ekonomidir; ekonomik bağımsızlıkla birlikte halkın refah seviyesini yükseltebilecek bir tek parti vardır o da AK Parti'dir.
Bunu nerden mi biliyorum? Bakın anketlere, "Sizce Türkiye'nin en önemli sorunu nedir?" diye sorulunca ekonomi hep ilk sıralarda çıkıyor. "Sizce bu sorunu kim çözer?" şeklindeki açık uçlu soruya ise vatandaş "Erdoğan" diyor. Kimse de "Kemal Kılıçdaroğlu" ya da "Ekrem İmamoğlu" demiyor. CHP'liler bile Kılıçdaroğlu ya da İmamoğlu'na "Ne yapalım, eldekiler bunlar" gözüyle bakıyor.
Dolayısıyla artık kabak tadı veren yalan ifşaatların da pek bir karşılığı yok, muhalefetin bunu anlaması lazım. Yani lüks otel odalarında çekilen pahalı prodüksiyonlarla yapılan fakir edebiyatı işe yaramıyor.
Kılıçdaroğlu'nun son yalanını ele alalım; "Beşli çeteye verildi, altında Erdoğan'ın da imzası var" dediği ihaleyle ilgili gerçekleri Ulaştırma Bakanı tane tane anlattı. 84 milyonun önünde Kılıçdaroğlu'nun sözlerinin tek kelimesinin doğru olmadığını ortaya koydu.
Mesele şu; muhalefet o kadar çok yalan söyledi ve o kadar çok kere yalanları açığa çıktı ki artık bu yöntem çalışmıyor. Muhalefetin fark edemediği şey bu işte; adeta 28 Şubat sürecini hatırlatırcasına yalan ve iftiralarla zemmediyorlar AK Parti ve Erdoğan'ı. Dolayısıyla millet bundan da irrite oldu artık.