CHP’nin resmî yayın organı Ulus gazetesindeki görsellik, partinin politik görüşlerini de ortaya koyuyordu. 1946 seçimi sonrasındaki görseller bu bakımdan dikkate değerdir. Demek, yetmiş yıl öncesine dönüyoruz.
İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminden hemen sonra Türkiye, ABD ile hayli süratli bir şekilde yakınlaştı. Dış politikadaki bu yakınlaşma, içeride de değişik şekillerde tezahür etti. Amerikanlaşma olarak tabir edilebilecek olan bütün gelişmeler de bu tarihten sonra başladı. Amerikan kültürü ile tanışmanın başlangıç noktası; kısa bir süre sonra ‘soğuk savaş’ olarak adlandırılacak olan bu dönemdir.
‘Küçük Amerika’
Bu dönemi anlatan pek çok kitaba açıp bakarsanız, Amerikan etkisinin sanki DP dönemiyle başlamış olduğu gibi bir izlenim edinebilirsiniz. Doğrudur; DP döneminde bu etki daha da artacaktır. Ama başlangıcı ondan öncedir. Bilmem somut bir örnek vermeme izin verir misiniz? Muhtemelen herkesin bildiği bir öyküden başlayalım: ‘Küçük Amerika’ deyimini muhtemelen duymuşsunuzdur. Bu deyimin DP iktidarında Celâl Bayar’ın ağzından çıktığı da söylenir.
Fakat ‘küçük Amerika’ imgesi, daha 1946 yılında kamuoyunda belirmişti bile… Şimdi de Ulus gazetesinin bu sırada yayınladığı bir karikatüre göz atalım isterseniz… Dönemin Başbakanı Recep Peker, hükûmetinin programını okurken, beş ilâ yedi yıl içinde ekonomik kalkınmanın ana hatlarının gerçekleştirileceğini de açıklamıştı. Elbette bu sırada Türkiye, ekonomik bakımdan çok zayıf bir haldeydi. Ekonomik gelişme, savaşın getirdiği zorluklar nedeniyle de, neredeyse sıfırlanmıştı. Bu sorunun üzerinden gelinmesi, her hükûmetin aslî ve öncelikli görevi olarak duruyordu. Toplumun da ana beklentisi bu yöndeydi.
Ulus’un karikatürü
Bu çerçevede Ulus gazetesinin karikatüründe topluma umut veren bir ışık görülmesi yadırganmamalıdır. Karikatürde; beş yıl yurt dışında -muhtemelen de ABD’de- kalan bir vatandaşımızın uçakla memlekete geri dönmesi canlandırılmaktadır. Pilot kabininde yukarıdan ülkeye baktığında gördüklerini pilota şaşkınlıkla anlatan vatandaşın ne dediği çok önemlidir: “Türkiye yerine Amerika’ya iniyoruz galiba!”
Aşağıda görülen şehir, artık ülkenin bilinen ve alışılagelen şehirlerinin görünümünden çok farklıdır. Arabalar ve geniş yollar her yeri kaplamıştır. Fabrikalar ve bacaları, yani dönemin sanayileşmesinin bütün önemli sembolleri, gözler önündedir. Trenler ve tabiî demiryolları bunlara eşlik etmektedir. Toplumun ekonomik gelişme adına beklentileri en genel çizgileriyle tesbit edilmiş sayılabilir. Bu denli kısa sürede meydana gelen bu gelişmeden yolcu şaşkındır; pilot da neşeyle ona eşlik etmektedir. CHP hükûmetinin yeni politikası ve amacı bu şekilde resmedilmiştir.
Bu dönemde, daha 1946 yılında CHP, ülke kalkınması ile Amerika’yı özdeş hale getirmişti bile… Bir anlamda Türkiye, kısa sürede ‘küçük Amerika’ olacaktı. DP’den önce bu imgeyi CHP kullanıyordu. DP, olsa olsa bayrağı ondan devralmış olabilir.
FOTOĞRAFLA PROPAGANDA
Yine Ulus gazetesinde bu dönemde yayınlanan fotoğraflardan birinde de; DP lideri Celâl Bayar hedef alınmıştı. Propaganda çalışmalarında fotoğrafın önemi yeni yeni anlaşılıyordu. Görselin önemi ve etkisi henüz belki de yeterince bilinmiyordu. Bu bakımdan bu yöntemin yeniliğinin yanı sıra, kamuyondaki etki gücü de bir anlamda sınanıyordu.
Açıkçası; fotoğrafların alt alta sunulmasıyla; Celâl Bayar’ın Atatürk’ü taklit ettiği ileri sürülüyor ve bir bakıma Bayar, Atatürk’ün taklitçisi olarak eleştiriliyordu. Fotoğrafın doğrudan ima ettiği buydu. Muhtemelen okuyucuların DP lideri ile biraz eğlenmesi de arzu edilmişti. Diğer yandan; bu benzetme
boşuna da değildi. Öncelikle; fotoğraflardaki pozların birbirinin aynısı olmasa da, hayli benzemesi vurucuydu. İkinci olarak; bu sırada
DP ile CHP arasında hangi partinin ‘hakiki Atatürkçü’ olduğu yönünde ciddî bir tartışma ve rekabet vardı. CHP, eski liderini, muhalefet liderine kaptırmak istemiyordu. Bayar’ın ise, böyle bir fotoğraf benzerliğini yakalamak isteyip istemediğini asla bilemeyeceğiz.
KADIN HAKLARI
CHP’nin her zaman için kadın haklarını öne çıkardığından da o kadar emin olmamalıyız. Yine bu sırada Ulus gazetesinde yayınlanan sıradan bir karikatür, bize böyle söylemektedir çünkü… Bu karikatürde ise, kadınların ‘biraz fazla ileri’ gittiğinden söz edilmektedir. Bu kez kadınlar, dengeyi erkekler aleyhine bozmuşlardır. Bu nedenle erkeklerin şikâyetiyle karşılaşmaktayız. Elbette -görüldüğü gibi- karikatürde erkekler de, kadınlar da toplumun üst kesimindendir. Kılık kıyafetlerinden bunu daha ilk bakışta anlarız zaten… Erkeklerin aralarındaki biraz da ‘fis kos’lu konuşmadan, bu söylediklerinin hanımlar tarafından duyulmamasına gayret sarf ettikleri bellidir. Bu çekinme, onlardan
korktukları şeklinde de yorumlanabilir. Biri, diğerine, hanımların aralarında birlik kuracaklarını anlatırken; diğeri, bu birliğin nedeni olarak da; “erkeklerin günün birinde müsavat (eşitlik) istemelerini önlemek için olmalı” yorumunda bulunur. Belli ki, işin dengesi bozulmuştur. Kadınlar erkeklerle olan eşitlik mücadelelerinde öne geçmişlerdir. Erkekler, kendileri aleyhine bozulan bu dengeden şikâyetçidirler. Üstelik bir gün yeniden eşitlik için girişimde bulunurlarsa; bu kez de kadınların birlikleri nedeniyle bu dengeyi bir daha asla temin edemeyeceklerinden dolayı endişeli görünmektedirler. Bir anlamda ‘erkekler dünyası’ tarih olmuştur. Hatta ‘kadınlar dünyası’ başlamıştır bile denilebilir!