CHP’nin meşruiyyet arayışı, evet. Nerede? Muhafazakar camiada.
CHP babadan oğula kemik oylarda dondu kaldı ya. Ana muhalefet konumunda bile oyunu artıramıyor ya.
Bundan dolayı uzunca bir süredir açılım peşinde ya...
Açılımın yönü, muhafazakar alana doğru ya. Bunun için muhafazakar dünya ile iletişim alanları oluşturmaya çalışıyor ya.
Ve bu seçimler de, bütün hamlelere rağmen muhafazakar dünyadan CHP’ye yöneliş yolunu açmadı ya.
Muhafazakar oylar hala Ak Parti’nin ve bir miktar MHP’nin etki alanında bulunuyor ya.
İşte bir fırsat. Ak Parti ile koalisyon. Acaba böyle bir koalisyon en azından Ak Parti’de bulunan gri alanlara nüfuz imkanı vermez mi?
Gri alanlar mı?
Ak Parti’nin ekonomik - sosyal politikaları ile 12 yıldır oylarını oraya veren kesimler.
Muhafazakar değerleri bir misyon gibi görmeyip de, kültürel boyutlarda yaşayanlar...
Bir zamanların ifadesiyle “Ilımlı” kapsama girenler...
Acaba bunlar, dışardaki bir CHP’ye mesafeli kalırken, Ak Parti liderliğinin koalisyon yaparak meşrulaştırdığı bir CHP’ye sıcaklık duyamazlar mı? Gel-gitler olmaz mı?
Acaba böyle bir gel-git süreci, CHP’den Ak Parti’ye yönelik olarak mı daha güçlü olur, yoksa Ak Parti’den CHP’ye yönelik olarak mı?
Malum, bu “meşrulaştırma” temasının, özellikle global odaklar ve içerdeki büyük iş dünyası tarafından CHP’den Ak Parti’ye bir katma değer tarzında işleyeceği görüşleri de var.
Acaba hangisi doğrudur?
CHP’deki muhafazakar açılım epeyce bir zamandır parti bünyesinde kimlik kaybı tarzında yorumlanıp tepkiler de oluşturdu.
“CHP’de eksen kayması” tartışmaları bu çerçevede devreye girdi.
Buna rağmen, CHP’nin başka büyüme alanı bulunmadığı için muhafazakar dünyaya açılmak umut olma özelliğini koruyor.
Ak Parti acaba CHP’nin bu kendini meşrulaştırma ve muhafazakar dünyaya açılma hesabı karşısında ne düşünür?
Muhafazakar toplum zemininde, CHP’nin muhtemel her türlü iktidarı, risk kapsamında görülür. Deyim yerindeyse “CHP’den memlekete hayır gelmez” yaklaşımı, bir özdeyiş halindedir. Bunda hiç şüphesiz Tek Parti döneminin toplum zihninde oluşturduğu çok kötü hatıra birikiminin etkisi vardır.
Bir Ak Parti - CHP koalisyonunda en büyük sorun olarak “Güven” meselesi üzerinde duruluyor ya, ben o güven kaygısının en çok Ak Parti tabanında bulunduğunu düşünüyorum.
Şu anda kaç yerde kulağıma “Ak Parti CHP ile koalisyon yaparsa ben Ak Parti’ye oy vermem” sözü ulaştı.
Ak Parti tabanında CHP’ye karşı çok sert rezervler bulunduğunu söylemek yanlış olmaz. CHP mutfağında en çok bu rezervlerin aşındırılması konusunun tartışıldığı kanaatindeyim. Uzunca süredir “muhfazakar açılım” çerçevesinde CHP’nin öndeki aktörleri tanınmış muhafazakar simalarla birlikte fotoğraf vermek için organizasyonlar yaptırıyorlar.
CHP koalisyonun da içinde bulunduğu bu tür temaslarla kitleye “Bakın bana dokundunuz ve cısss olmadı, CHP’den korkmaya gerek yok” mesajını vermek istiyor.
Ak Parti CHP ile koalisyon kurmanın risklerini de değerlendiriyordur hiç kuşkusuz.
Bir ara Demirel “Tapulu arsama gecekondu kurdurmam” demişti. Koalisyonlar, tapulu arsalara farklı çiftçilerin tohum atacağı zeminler demek. Ortak olursanız tarlanızı öteki çiftçiye açarsınız. Bunun kaçışı yok. Koalisyonlarda ihtilaf çıkmasının sebeplerinden birisi de budur zaten. Bir süre sonra ortağınızın sizin alanınızdan seçmen götürdüğüne tanık olursunuz ve huzursuzluk başlar.
Bu konuyu koalisyon çalışmaları içinde önemli bir sorun olarak not etmek istiyorum, bir.
İkincisi de, Ak Parti’nin şu anda CHP ile koalisyona fazla kapı aralamış bir görüntü verdiğini ve dönüş söz konusu olursa bunda zorlanacağını ifade etmek istiyorum. İşler bu kadar ısındı mı bilmiyorum. Bu noktada Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasında açı farkı var mı, bilmiyorum. Başbakan’ın il başkanlarına “Seçime hazır olun” mesajı göndermesi, bu fazla angaje olmuş görüntüyü telafi amacına mı yöneliktir, bilmiyorum.
Özetle, bu kadar yoğun angajman görüntüsünün Ak Parti’yi zora sokabileceği ihtimaline dikkat çekmek istiyorum.