Türkiye’nin en kronik sorununun çözümünde dünkü ‘Kılıçdaroğlu-Erdoğan buluşması’nın önemli bir rol oynayabileceğine inanmayan çok. Haklılar da; umutlu olmamak için onlarca sebep var çünkü: CHP’nin ‘Kürt’ sözcüğüne alerjik sözcüleri var; ayrıca Ak Parti’nin her “Ak” dediğine “Kara” demiyor mu CHP?
Ben böyle düşünenlerden değilim.
Ak Parti’nin “Ak” dediğine “Kara” diyor CHP, tamam ama, Ak Parti de bir süredir kendi başlattığı ‘açılım’ sürecine uzak ve soğuk duruyor... Muhalefet için uygun bir ortam var bugün ve CHP de son girişimiyle bu boşluğu değerlendiriyor.
Kaldı ki, geçmişte, 1989 tarihli ‘SHP Kürt Raporu’ gibi çıkışları da var şimdilerde CHP’de toplanmış siyasi çizginin...
Umudumu daha da artıran, çelişik tavırları ve şaşırtıcı söylemleri yüzünden sürekli eleştirilere muhatap olan CHP’nin, Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığıyla birlikte, eski şartlanmışlıklarının bazılarından kurtulduğu gerçeğidir. Toz-duman arasında pek fark edilmeyen bir gerçek bu.
Son zamanlarda Başbakan Tayip Erdoğan’ın kapağını kaldırdığı, Ak Parti sözcülerinin arkasını getirdiği tartışma konularına yine sıkı bir muhalefet sergiliyor CHP, tıpkı eskiden olduğu gibi; ancak muhalefetini eski alışkanlıklarını bir tarafa bırakarak, farklı bir zeminde ve değişik bir söylemle ifade ediyor.
‘Yeni CHP’de nasıl bir değişim yaşandığını anlamak için tek bir soru soracağım: CHP çizgisinde yer alanların CHP öncesinden beri kullanageldikleri ‘irtica’ sözcüğünü en son ne zaman duydunuz? CHP, hiç değilse Kemal Kılıçdaroğlu ve kadrosu, ‘irtica’ kavramını ön planda tutan bir muhalefet anlayışına artık prim vermez görünüyorlar.
Dahası da var: 12 Eylül (1980) sonrasında icat edilmiş YÖK’ün üniversitelerdeki ‘yasakçı’ uygulamaları son birkaç yıldır fiili olarak uygulanmıyor. Daha doğrusu, YÖK, yasağı, 2547 sayılı kanununda zaten var olan ancak ‘yürürlükteki kanunlara aykırı olma’ haliyle uygulamayı benimsedi ve yasaklayıcı bir kanun bulunmadığı için de başörtülü genç-kızlara üniversitelerde engel çıkartılmıyor.
CHP, daha doğrusu Kemal Kılıçdaroğlu yönetimindeki ‘yeni CHP’, yasakçı uygulamanın böylece sona ermesine sessiz kalarak yardımcı olmadı mı?
“Yiğidi öldür, ama hakkını yeme” demiş atalarımız...
Hiç kuşkusuz ‘Kürt sorunu’ CHP açısından çok daha önemli. Bugünkü sorunun temelinde yatan ‘inkâr politikaları’ her bakımdan ‘eski CHP’nin eseridir; bunun en ciddi sıkıntısını da Doğu ve Güneydoğu bölgesindeki pek çok il ve ilçede örgüt kuramayan, bölgeyi temsil edecek milletvekili çıkaramayan ‘yeni CHP’ yaşamaktadır.
Zamanlaması ve amacı açısından en uygun çıkışı yapmış oldu CHP...
Önerilerini bütün partilerle görüşerek ve Meclis’i merkez alarak kalıcı bir politikaya dönüştürme yöntemi de doğrudur. Sorunun içinden çıkılmaz hal almasında her siyasi eğilimin -kiminin az, kiminin daha çok- payı var; çözüm için de bütün siyasi partilerin sorunun devamından çıkar beklemekten vazgeçmesi gerekiyor...
Tayyip Erdoğan ile Kemal Kılıçdaroğlu’nun el sıkışıp görüşebildiklerini yaşamanın heyecanına verin bu yazımı...