ABD’nin başlattığı vize krizinde CHP’nin verdiği tepki akıllara zarardır.
Krizi sanki ABD başlatmamış gibi CHP maliyet hesabı yapıyor. Hesapta da iki farklı rakam var.
Parti Sözcüsü Bülent Tezcan, MYK toplantısının ardından yaptığı açıklamada, “Bu vize krizinden kaynaklanan yük, 63 milyar liradır” diyor. Ve ekliyor: "AK Parti, dış politikada iflas etmiştir…"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise Ankara’da bir grup gazetecinin sorularını cevaplarken: “Arkadaşlar çıkardılar; son kararın bize maliyeti 50 milyar TL.”
Biraz argo olacak ama (CHP yukarıdaki rakam farkından dolayı bunu hak ediyor) salladıktan sonra ha 50 milyar, ha 63 milyar…
CHP’deki ruh hali nedir? Erdoğan/hükümet ne yaparsa yapsın kınayacaksın, eleştireceksin, karşı çıkacaksın. AK Parti’nin ak dediği her şeye kara diyeceksin…
Neden kaynaklanıyor bu ruh hali? Erdoğan takıntısından... Daha doğrusu Erdoğan nefretinden, düşmanlığından...
Erdoğan takıntısı/nefreti, büyük çoğunluğu ‘Hayır’ bloğunda toplanmış geniş bir kesimin gözlerini kör etti, vicdanlarını susturdu. Bu bloğun içinde en başta CHP var, Saadet Partisi, Meral Akşener ve etrafındakiler var, HDP var.
Hadi HDP’yi saymıyorum ama sırf Erdoğan düşmanlığı/nefreti ile gayri milli cepheye savrulmalar anlaşılabilir mi? Hem ne oldu Sol’un “Amerikan emperyalizmi” söylemi? Emperyalist Atlantik Cephesi, Erdoğan üzerinden Türkiye düşmanlığı yapıyor, birileri de emperyalistlerin safında yer tutuyor…
Bu savruluştan bizar olduğunda Sayın Erdoğan bir defasında (Burdur, 11 Mart 2016) şunu söylemişti: “Bu millet ‘Edirne’ye Enver gireceğine Bulgar girsin’ diyecek kadar iktidar mücadelesinde dengesini kaybedenleri de gördü maalesef…”
15 Temmuz sonrasında Yenikapı’da sergilenen o güzel birlik atmosferini de CHP dağıttı. Şu anda yargılamalarda bütün detayları ile ortaya çıkan FETÖ ihanetini, F. Gülen ağzıyla “senaryo”, “kontrollü darbe” algısına çevirmeye çalışan maalesef Kılıçdaroğlu oldu, CHP oldu.
Erdoğan takıntısı/nefreti, CHP’yi ‘Hayır’ bloğundakilerle birlikte FETÖ tezlerini dillendirmeye, HDP’ye oy istemeye kadar savurdu gitti.
Bu kesimdekilerin sözcüsü Sözcü’de, Emin Çölaşan 29 Ekim 2015’teki yazısında açıkça, hem de “PKK’nın Meclis’teki temsilcisi” deyip HDP’ye oy istedi. FETÖ diye bir terör örgütü olmadığını, bunu hükümetin icat ettiğini yazdı. (Bu yazıyı bugüne kadar ‘Hayır’ bloğundan, Atatürkçülerden, CHP’den kınayan çıkmadı. Meral Akşener de sustu...)
Çölaşan FETÖ’yü sahiplenirken ve HDP’ye oy dilenirken gerekçesini de gizlemedi; “Erdoğan’ı bitirmek için, AK Parti’yi devirmek için başka çaremiz yok” dedi. Erdoğan takıntısı ve nefreti, bütün Erdoğan düşmanları adına ancak bu kadar itiraf edilebilir.
CHP, vize krizinde ABD’yi değil Türkiye’yi suçluyor. Taban baskısını bertaraf etmek hesabıyla ABD yönetimi için yarım ağızla “yanlış yaptılar” derken, devamında yine hükümeti, Erdoğan’ı hedef alıyor.
Kılıçdaroğlu, geçtiğimiz Salı günü Meclis'te yaptığı konuşmada (saat 14:08) "Askerin, İdlib operasyonuna destek veriyoruz" dedi ama sadece 9 dakika sonra (saat 14:17'yi gösterirken) "İdlib'den gelecek her şehidin sorumlusu hiç kimse unutmasın, Recep Tayyip Erdoğan'dır" ifadelerini kullandı. Ey CHP’liler, Kılıçdaroğlu gibi bir lideriniz var, mutlu musunuz? Önümüzdeki seçimlerden umutlu musunuz?
Bu duruş sakattır. Bu duruş, “Erdoğan gitsin de isterse memleket batsın, vatan parçalansın, elden gitsin” gafletidir. Milli meselelerdeki gaflet de ihanete denktir…
Allah milletimizi CHP zihniyetinin para ile ölçülemeyecek maliyetinden korusun.