16 Nisan'da “Evet çıkma - Hayır çıkma” ihtimalinin bile kampanyayı etkileyebileceği günler yaşıyoruz. Bu noktada CHP lideri Kılıçdaroğlu “Hayır çıkarsa istikrarsızlık olur” düşüncesinin insanları “Evet”e yönlendirme ihtimalini karşılamak üzere şunları söylüyor:
"Değişen bir şey olmaz. Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan ve Parlamento yerinde kalır, herkes yetkilerine sahip olur. Geçmişte nasıl gidiyorsa benzer şekilde yolumuza devam ederiz."
Çok açık ki bu sözler inandırıcı değil. Bir kere halk oylamasından “Hayır” çıkarmış bir CHP'nin şişede durduğu gibi durması beklenemez. Hiç şüphesiz “Yenildiniz, gerekeni yapın” propagandasına başlanacaktır. O propaganda nasıl sonuçlanır ayrı, ama böyle bir gerilimin doğması kaçınılmaz.
Asıl mesele ise böyle bir gerilim olmasa bile, zaten mevcut olan bir “Sorun”un tekrar ülke gündemine gelip oturmasıdır.
Ne demek istiyorum?
Bahçeli neden böyle bir değişim yolu açtı? Şunun için değil mi?
“Fiili durum var, Cumhurbaşkanı sorumlu olmadan yetki kullanıyor, anayasayı fiili duruma uygun hale getirelim, en azından hukuk zorlanmasın.”
Fiili durum olduğu doğruydu. Cumhurbaşkanı “Başkan” gibi davranıyordu, ama öte tarafta da “Başbakan” vardı, Başbakan'ın bu fiili duruma uyum göstermemesi durumunda “Baba - Oğul ilişkisi” bile olsa sorun çıkması kaçınılmazdı. Bu yaklaşım, hem Cumhurbaşkanı'nın hem de Ak Parti'nin beklentisine uygun düştü ve Anayasa değişikliği süreci devreye girdi.
Halk oyu ile seçilen diyelim Tayyip Bey'den başka birisi, Tayyip Bey gibi etkin olmamayı benimseyebilir miydi? Şöyle bir gerçeklik var: Halk oyu ile seçilmediği zamanlarda bile Cumhurbaşkanları zaman zaman “millet iradesini denetleyecek boyutlarda” Başbakan'a müdahale etmişlerdir. Halk oyu ile seçildikten sonra ortaya “çifte meşruiyyet” gibi bir sorun, oradan da “Çift başlılık” gibi bir problem çıkması kaçınılmazdı.
CHP'nin “Halk oyu ile seçilse bile kendisini sınırlasın” yaklaşımı da, “Halk oyu seçmekten vazgeçelim” yaklaşımı da, ayağı yere basmayan öneriler.
Ayrıca çok daha açık bir durum var:
Cumhurbaşkanı Erdoğan iki yıldan bu yana “Fiilen” icranın içinde. CHP bu duruma itiraz ediyor, hatta muhalefetinin bu alana odaklaştığı da bir gerçek. Ama netice alamadı.
Gelelim 16 Nisan sonrasına.
“Evet”çıkarsa zaten, fiili durum hukuki hale gelmiş olacak. Milletin onayı, Türkiye sistemini yeni bir çerçeveye oturtacak. CHP yine eleştirebilir, Cumhurbaşkanı'nın yönetim üslubuna ilişkin bir yığın itiraz geliştirebilir. Ama gelen sistemin millet onayından geçmesi karşısında söyleyeceği bir şey olamaz.
Ya “Hayır” çıkarsa...
CHP ne yapacak?
Bu soru “MHP ne yapacak?” boyutuyla da sorulabilir. Çünkü bu durumda MHP'nin “Fiili durumu düzeltelim” çıkışı sonuçsuz kalmış olacak.
Ama asıl soru CHP'nin gündemini nasıl belirleyecek? Soru şu:
“Cumhurbaşkanı Cumhurbaşkanlığına devam edeceğine göre iki yıldır yaşanan “Fiili durum” değişecek mi? Değişmemesi halinde CHP'nin yapabileceği bir şey olacak mı?”
Bence tıpkı iki yıldır yaşandığı gibi CHP'nin yapabileceği bir şey olmayacak. Burada sıkıntı çıksa çıksa Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasında çıkabilir, o da, diyelim Erdoğan - Yıldırım uyumunda olduğu gibi devre dışı kalıyor. O zaman?
CHP'nin çözümsüzlüğü dediğim şey bu.
Hoş, “Hayır” çıkması halinde “Çift başlılık” gerekçesi ile yola çıkan Ak Parti için de çözüm gerçekleşmiş olmayacak. Yasal çerçevesi oturmamış bir “Fiili durum”a herkes razı olmuş olacak.
CHP başından beri sorunu görmek istemedi ve çözümsüzlükte tıkandı. Vatandaş “Tamam, itirazlarınızı anladık, peki çözümünüz ne?” diye sorduğunda ne cevap verecekler? Bence cevapları yok.
Aliyev'in yaptığı
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, eşi Mihriban Aliyeva'yı Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcılığına getirdi. Olay Türkiye'de haber oldu. Neden?
Bunu bugün yapmamalıydın Aliyev. Türkiye'deki Evet - Hayır Kampanyasına böyle katılmak iyi olmadı.
Trump'ın sergilediği profil de yaralıyor başkanlık kampanyasını. Ne kötü!