Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan siyaseten önemli bir hamle yaptı ve CHP’nin bavulunu fena sarstı. Bavul üstüne son zamanlarda sevgi, aşk, adalet gibi sözcükler gülücükler kondurulmuş, İP, HDP, SP etiketleri yapıştırılmış olsa da CHP’nin sürüklediği bavulun ek yerleri bir şeyler sızdırmakta.
CHP eski milletvekili Sinan Aygün ile CHP’den seçilen Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş arasında patlak veren rüşvet skandalı mesela. Aygün mali, idari, ahlaki ve hukuki açılardan büyük bir rezaleti ifşa ediyor. Üstelik 25 milyon TL’lik bu rezalet CHP’li başkan ve belediye meclis üyeleriyle sınırlı değil. Kılıçdaroğlu da işin içinde görünüyor, FETÖ’nün siyasi ayağı da.
Aygün “Yavaş çok cahil biri. Ankara elinden çok çekecek, devlet müdahil olsun, yanlış imza falan atar bu adam” dediği ve CHP adına başkent belediyesini yöneten kişinin liyakatsizliğini ilan ettiği için partiden ihraçla ödüllendirilecek.
Ama ihraç bu cerahati temizlemeye yetecek mi?
Genel Merkez muhtemelen üstünü kapatıp odağı değiştirmek isteyecek. Kılıçdaroğlu’nun bugün grup toplantısında “belediyelerimize kayyum atayacaklar, o yüzden büyütüyorlar” demesi çok mümkün.
AK Parti bu işe ne kadar az dahil olursa o kadar iyi. Manipüle edilememeli ki CHP tabanı ve CHP adaylarına oy verenler ne olup bittiğini net şekilde görebilsin.
İstanbul’da da benzer bir hal var. İmamoğlu üzerine vazife olmayan bir konuya bodoslama ve tamamen yanlış yerden girdi yine. “Cem evlerine ibadethane statüsü” vereceğini söylüyor ama cem evinin cami ile eşdeğer olmadığını, ama dergah olduğunu, bunun yetkisinin de belediye reisinde olmadığını bilmiyor.
Bunlar güncel gelişen mevzular. Bavuldan gelen eskimiş kötü kokular da var.
Star gazetesinin 6’ncısını düzenlediği 2019 Necip Fazıl Ödülleri’nde açtı konuyu Cumhurbaşkanı Erdoğan. Necip Fazıl’ın yakın tarihte yaşananlardan dolayı bedeller ödediğini hatırlattıktan sonra faile dikkat çekti.
“Tek parti CHP'sine ait dönemde araştırılması gereken karanlık noktalar bulunuyor. CHP'nin artık bu millete kendi tarihiyle ilgili kapsamlı, samimi öz eleştiri vermesi şarttır. İskilipli Atıf Hoca'nın idamından Dersim olaylarına, Türkçe ezan zulmünden 27 Mayıs darbesindeki rolüne kadar pek çok üzücü hadisede, CHP tarihiyle yüzleşme cesareti gösterememiştir. Partinin başındaki zat, Dersimli olmaktan gurur duyduğunu söylüyor ancak Dersim olaylarıyla ilgili bizim 10 sene önce gösterdiğimiz hassasiyet ve vicdani tavrın onda birini dahi sergileyemiyor. Dersim ve diğer konularda CHP'nin kurumsal anlamda ne düşündüğünü kimse bilmiyor.”
1937-1938 yıllarında Alevi-Kürt bölgesi olarak bilinen Dersim’de dönemin CHP idaresince gerçekleştirilen Tunç Eli operasyonunun neden bir katliamına dönüştüğünü;
İnsanların neden çoluk çocuk demeden mağaralarda gazlarla zehirlendiğini;
Kimsesiz kalan Dersimli kız çocuklarının kara trenlere bindirilerek yurdun dört yanındaki CHP’li bürokratlara, eşrafa, ağalara beylere “besleme” olarak neden dağıtıldığını anlatması gerekiyor CHP’nin. Ve özür dilemesi…
Küçük bir iktidar alanına bile kavuştuktan sonra yapılanlara bakılırsa, muhtaç olunan kudret partinin genlerinde. Dün yapılanlar parti arşivlerinde. Yine de yok derlerse bu alanda yapılan çalışmalara baksınlar. Nezahat ve Kazım Gündoğan çiftinin iz sürerek bulup konuştukları Dersim’in kayıp kızlarından af dilesinler.
Epeydir değişmeye, değişmiş gibi görünmeye çalışıyor CHP ama dindarlara, Kürtlere, yoksullara, halktan insanlara üstenci bakışın, itip kakmanın, yok saymanın kristalleşmiş halidir CHP’nin dünü.
Şimdilerde radikal hatta ayrılıkçı Kürtçülerin, seküler Türkçülerin ve de kimi muhafazakarların oyuyla bazı belediyeleri almış olması sonucu değiştirmez. Geçmişle yüzleşmez ve tek parti döneminde akıtılan kanın hesabını vermez ise bu geçmiş CHP’nin peşini bırakmayacaktır.