Başlıktaki soru 2002’den beri siyasi hayatımızın en önemli sorunsallarından birisidir. Neredeyse bütün analizlerde, özellikle de seçim değerlendirmelerinde bir ana muhalefet olduğu farz edilmektedir. Burada keyfiyetle alakalı bir durumdan da bahsetmiyoruz. Yani ‘bir ana muhalefet var ama başarısız’ şeklindeki yaygın kanaatin de zemininin olmadığını düşünüyoruz.
CHP için ‘İktidardan nasıl düşer?’ tartışması yapmak ne kadar tutarlı ise CHP’nin ‘ana muhalefetten iktidara nasıl geleceğini’ tartışmak da o kadar tutarlıdır. Bu meyanda aylardır hatta Kılıçdaroğlu bir saray darbesiyle CHP’nin başına geldiğinden beri, sol-liberal paralel dünyada yürüyen tartışmalar gerçekten ibretliktir. Jenerizmin, klişeciliğin ve ‘hep beraber ve sürekli söylersek hakikat olur’ dünyasının ürettiği bir CHP kurgusu var. Bu kurgunun CHP’ye dair yaptığı içerik tartışmalarını bir kenara bırakalım. Şimdilik bu dünyanın cebirle ve coğrafya ile olan derin imtihanına bakalım.
CHP, ağırlıklı olarak, Türkiye’nin iki bölgesindeki bazı illerde ve diğer beş bölgedeki sadece bir kaç ilde varlık gösteren bir siyasi partimizdir. Üç bölgede sadece birer ilde varlık gösterirken, iki bölgede ise fiilen bulunmamaktadır. Eğer meseleye son dönem köşe yazarı trendi olan ‘bu seçimde benim oyum CHP’ye’ düzeyini aşacak kadar ilgiliyseniz; bir önceki cümlenin peşine düşmelisiniz. Cebirle kavga etmek yerine basit sonuçlara baktığınızda karşınıza şu tablo çıkmaktadır: CHP, 81 ili olan ülkemizin sadece 13’ünde seçimleri kazanmıştır. Bu kendisinden yüzde 75 daha az oy olan ve yine sadece bazı illerde var olan BDP’nin kazandığı il sayısından sadece üç il daha fazla aldığı anlamına gelmektedir.
Eğer cebirden çok fazla rahatsız olmuyorsanız, CHP’nin kazanamadığı illerdeki oylarını toplayıp ortalamasını alırsanız karşınıza çıkan rakama derin derin bakmanız gerekir. Göreceğiniz manzara üç bölgede baraj altında rahatlıkla kalan bir partinin niye iktidar olamadığını sorgulama absürtlüğünden başka bir şey olmayacaktır. Kaldı ki 40’a yakın ilde baraj altında olan CHP için bir genel seçimde bu manzara daha da kötüleşmektedir. CHP’nin kazanamadığı iller dahil ilçelere bakalım derseniz manzara iyice vahim bir hal almaktadır.
CHP, 519 Büyükşehir ilçesinin 103’ünü; 919 Büyükşehir’de olmayan ilçenin ise sadece 160’ını kazanmıştır. Biraz daha deşerseniz CHP’nin 10 Büyükşehir’de hiçbir ilçe kazanamazken, sadece bir tane ilçe kazandığı il sayısının da 4 olduğunu görürsünüz. Benzer şekilde 33 büyükşehir olmayan ilde hiçbir ilçe kazanamayan CHP, 16 ilde de sadece bir tane ilçe kazanmıştır. Kısaca CHP’ye dair seçim analizini, internetten herhangi bir seçim sayfasını açarak, bir cep telefonundan ekran daraltmaya ihtiyaç duymaksızın, Türkiye haritasının sadece bir bölümüne bakarak gayet ergonomik bir şekilde yapabilirsiniz.
Kaldı ki hala kemiyetten kurtulup bir keyfiyet analizi de yapmış değiliz. Siyasi bir analiz yapabilmemiz için önce yukarıdaki gibi cebirle imtihandan geçmemiz gerekiyor. Bu imtihanın sonucu ise siyasi coğrafyaya bakarak ‘ana muhalefet partisi CHP’dir’ şeklinde bir cümle kurmayı imkansız hale getiriyor. Hal bu olunca da ‘olmayan bir ana muhalefetin’ iktidara gelmesine dair kafa yormak eğlenceli bir siyasi egzersizin ötesine geçemiyor. Liderinin, memleketinde seçim kazanamadığı, Alevi cemaatinin desteğini bir kenara ayırdığınızda Türkiye ile kara bağlantısını neredeyse kaybeden bir partiden bahsediyoruz.
Hal bu olunca, an itibariyle, CHP’nin en büyük imtihanı ‘ana muhalefet olmaya’ dönüşüyor. Bu durumda CHP’nin hali mi yoksa CHP’den iktidar olmasını bekleyen sol-liberal entelijansıyanın hali mi daha trajik? İktidar olmak için önce ana muhalefet olmak önemli hatta şart. Ana muhalefet olmadan iktidar olan AK Parti, uzunca bir süre daha bir ana muhalefet partisi karşısında görmeyecek.