100. yaşına eren CHP, Türkiye toplumunun hemen hemen tamamını aynı duyguda birleştirmeyi başardı.
Bu duygu sevinç ya da kıvanç değil.
Üzüntü.
Derinliği kişiden kişiye değişse de oy veren de vermeyen de üzülüyor CHP'nin düştüğü duruma. Yazıklanıyor.
Bir asrı devirmesine rağmen adındaki iki değerli kavramla; cumhuriyetle ve halkla bağ kurabilmiş değil CHP. Egemenliğin vatandaşta olmasını sindiremedi hala. Baksanıza cumhuriyetin 100. yılında bile CHP Genel Başkanı kendini seçmeyen vatandaşı köylü, okumamış vs. diyerek aşağılıyor, ötekileştiriyor.
Kısa bir dönem hariç CHP'nin neredeyse bütün tarihi, bunun Kemal Bey'in şahsi cahilliği ve nobranlığı olmadığını ispat eder.
Ama artık kimse tahammül etmiyor buna, etmek istemiyor.
HERKES KIZGIN VE ÜZGÜN
CHP tabanı başarısızlıktan, verimsizlikten, kekrelikten dolayı üzgün ve öfkeli.
CHP'ye oy vermeyen ama Türkiye'nin kaliteli muhalefete ihtiyacı olduğunu düşünenlerse asırlık partinin pespayeliğinden, gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde oluşundan dolayı kızgın ve kırgın.
İşte böyle bir psikoloji üreterek ulaştı CHP yüzüncü yaşına.
Yaşattığı öyle algılamamış ki 100. yıl pastasının üstüne "Geçmişin mirasıyla yeni yüzyıla" yazmışlar bir de. Yeni motto olarak... Muhtemelen çok da beğenerek.
Geçmişin üstüne yeni başarılar, siyasi kazanımlar koymayıp ataların kazandığını yiyen mirasyedi pozisyonundan utanmayarak.
CHP'YE DEVLET TESLİM EDİLMEZ
Kazanamadığı seçimin faturasını kendisinden başka herkese kesen, vatandaşa suç atan bir anlayışla yönetiliyor CHP. Kılıçdaroğlu'nun seçim sonrası açıklamalarına bakın.
Sandıktan çıkmış, anayasal hükümlere göre Meclis'te yemin ederek göreve başlamış, Türkiye'yi BM, NATO, G20 zirvesi dahil her platformda başarıyla temsil eden Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı gayri meşru ilan etmeye kalkıyor. Devlet adamı nosyondan ne kadar uzak, ciddiyetsiz ve liyakatsiz olduğunu ispatlıyor aslında.
Nitekim "Kılıçdaroğlu'na/CHP'ye devlet teslim edilmez" yargısı iyice yerleşti halk arasında. Sadece halk da değil böyle düşünen. İyi Partili bir milletvekilinin de itiraf ettiği gibi "Allah memleketi bunlardan korumuş".
TEK ADAMIN TA KENDİSİ
Tespit edilmesi gereken diğer bir gerçek, partideki tek adamlık.
Delegelerden başlayarak parti teşkilatı, parti organları, üst yönetimin tamamı ve CHP'nin Meclis Grubu, Kılıçdaroğlu'nun seçtiği ve parti içi iktidarın parçası kıldığı isimler. Yani kendi "adamları".
Yani Cumhurbaşkanı Erdoğan'a haksız şekilde yönelttiği "tek adam" eleştirisi Erdoğan'ın üstüne hiç oturmuyor ama Kılıçdaroğlu için biçilmiş kaftan.
MUHARREM İNCE BİTKİSEL HAYATTA
O kadar ki tüm rakipleri siyaseten sakatlanmış durumda.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun kötürüm bıraktığı son isim Muharrem İnce'dir.
Son seçim öncesi kasetle tehdit edilen İnce, Kılıçdaroğlu lehine seçimden çekilmeye zorlandı, hatırlanacağı üzre. O da çekildi ilginç biçimde, pes etti.
Bu karar, Muharrem İnce'yi siyaseten bitkisel hayata sokmuştur. Zira bu millet kendi hakkını savunamayan siyasetçiye zinhar oy vermez.
Tabii burada dikkat kesilmemiz gereken şey gerçek rakibine karşı seçim kazanamayan Kılıçdaroğlu'nun parti içi rakiplerini yok etmedeki maharetidir.
Nitekim yuvarlak masa ortaklarına kendini kabul ettiremese de karşısına çıkarılan CHP'li iki belediye başkanını koltuk değneği olarak kullanarak sakatladı ve ikisini de yarışın dışına atmayı başardı.
CHP TABANINA PARYA MUAMELESİ
100. yıl sloganında geçmişe atıf olsa da geçmişten taşınan tek şey kemikleşmiş taban aslında.
Babadan oğula geçen bir seçmen sadakati var CHP'de. Bu hal seçmen açısından parti elitlerinin hürmetine, hizmetine değil bilakis itip kakmalarına, hakaretlerine zemin oluşturuyor.
Seçim oluyor mesela, Erdoğan'ın ilk sözü teşekkür takdir minnet iken ne Kılıçdaroğlu ne teşkilata ne tabana teşekkür ediyor. Bilakis bir afra tafra, suçlama...
Seçim öncesinde kendisi "tıpış tıpış oy vereceksiniz" derken CHP seçmenine, destekçileri de "kutu kolaya", "tuvalet terliğine" bile oy veren koyun sürüleri olarak tasvir etmişti parti tabanını.
ESKİ CHP ÖLDÜ, YENİ CHP HDP'DİR
Başarısız belediyeciliğe, CHP belediyelerindeki yolsuzluklara, parti içindeki taciz tecavüz iddialarına hiç girmeyeceğim.
Öze gelelim. 100. yaşına giren CHP o eski CHP değildir artık. Atatürk'ün CHP'si hiç değildir. Vatanseverlik, ulusalcılık, milliyetçilik, halkçılık gibi hasletleri taşımadığı eleştirisi genel kabul görüyor artık. Kılıçdaroğlu'nun genel başkanlığı sonrasında yaşanan her gelişme bunu pekiştirdi çünkü. İktidara muhalefet etmekle Türkiye'ye düşmanlık/muhalefet etmek arasındaki devasa farkı her seferinde bir çırpıda aşıverdi CHP yönetimi.
Canımızı yakan ve beka meselesine dönüşen PKK ve FETÖ başta olmak üzere terörle mücadelede göstermelik bir iki klişenin ardından karşıda pozisyon alıyor ne yazık ki.
Suriye'de güvenli bölgede, Libya meselesinde, Karabağ'ın işgalden kurtarılmasında, Mavi Vatan mücadelesinde, KKTC davasında, Batı'ya karşı bağımsızlık mücadelesinde Türkiye'nin yanında değildi CHP!
Bu açıdan Kılıçdaroğlu'nun Genel Başkan olduğundan beri sürdüğü tarlalar, kaldırdığı hasatlar, uzaklaştırdığı isimler, yanına aldığı figürler "yeni CHP" olgusunu çıkardı karşımıza.
13 yıllık trans süreci 87 yıllık CHP'yi katletti özetle.
HDP'NİN POSASI CHP'NİN KAFASI
Bugün tabelasında CHP yazan parti, Diyarbakır annelerinin çanına ot tıkadığı, kepenk kapattırdığı HDP'nin posasıdır o anlamda. HDP'nin artık savunamadığını savunuyor çünkü CHP. PKK'nın iltifatından rahatsız olmuyor mesela. FETÖ firarilerinin tezlerini aynen tekrarlıyor.
CIA belgelerinde TR 705 koduyla geçen Sezgin Tanrıkulu'nun CHP'den milletvekili seçtirilmiş olması 13 yıllık kötü sonun güdük sebebidir sadece.
Bakmayın yasak savma babından "parti kurullarına sevk edeceğiz" açıklamalarına.
Tanrıkulu ilk kez iftira etseydi eğer Türk Silahlı Kuvvetlerine, Türk silahlarına... Şehitlere, devlete, millete...
Bekleyelim görelim ne ceza verecek CHP, derdik.
Ama 2011'den beridir bunu yapıyor zaten Tanrıkulu. CHP de seyrediyor.
Yeni CHP tam da budur o yüzden.