Biraz geriye dönüp bakacak olursak, medyanın bu soruya genellikle olumlu cevaplar verdiğini söyleyebiliriz.
Ama gel gör ki, HDP’nin üstüne inşa edildiği gerçek siyasi zemininin özgünlükleri hesaba katılmadan yürütülen basit bir muhakeme tarzı, bugün hem HDP’yi hem HDP’ye bu stratejiyi dayatanları kara kara düşündürüyor.
Ya baraj aşılamazsa?
Dünyanın sonu olmaz deniliyordu, ama şimdi baraj aşılamazsa, iç savaş çıkar söylemlerinden geçilmiyor.
Başlangıçta, basit bir muhakeme yürütüldü. AK Parti ve Erdoğan’ın Başkanlığını durduracak yegane gücün HDP olduğu söylentisi, birkaç gün içinde bir şehir efsanesi olmaktan çıktı, medyada çok sayıda köşe yazarının altına imza attığı bir ‘ortak stratejiye’ dönüştü. HDP ise, bayram değil seyran değil , bu öpücüklerin sebebi nedir, diye sorgulamadan kendisine biçilen bu rolü ‘hakkıyla ‘ oynamaya çalıştı, ve durum hala bu minvalde devam ediyor.
Bugünlerde ise, HDP’nin baraj diye bir sorununun olmadığının yazılıp çizildiği günler, ne yazık ki, yerini derin bir endişeye terk etmiş gibi görünüyor.
HDP liderlerine daha şimdiden, barajı aşamazlarsa ne yapacakları sorusu sorulmaya başlandı bile.
Bu soruya verilen cevaplar ise, şaşırtıcı sayılmaz: Baraj aşılmazsa, ne olacağına PKK karar verir!(Öcalan değil PKK! Dikkat edilirse, çözüm sürecinin bittiğini de ilan eden Öcalan değil, İmralı Heyeti’dir. Ayrıca üstüne durulması gereken bir husus. . Çünkü daha önce çözüm sürecini kim başlattıysa-Öcalan-ancak o durdurabilir filan deniliyordu.)
HDP, barajı aşmak için, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, 600 bini CHP’den olmak üzere, aldığı yaklaşık bin civarında oyu korumak zorunda kalmayacak, katılım oranının % 85’lere varması halinde, bu oylara bir 600 bin daha eklemesi gerekecek. HDP, seçim bildirgesinden başlayarak bu oyları almaya yönelik bir strateji izledi. Bildirgede, sosyal devlet ve emek dünyasının sorunlarına işaret eden epey vaat var. Ama bütün bu vaatlerin muhatabını bulması için, içine istediğinizi yazabileceğiniz seçim bildirgesi yetmez.
Her şeyden önce, kırk yıla dayanan silahlı mücadele geleneğinin CHP’liler açısından ne ifade ettiğini iyi anlamak gerekir. Kılıçdaroğlu, partisinin iktidara gelmesi halinde Öcalan’la görüşmelere devam etmeyeceklerini, yani Öcalan’ı muhatap almayacaklarını açıkça ifade ediyor. Çünkü Öcalan, son isyanın son lideri. İsyanları kanla bastırmış CHP zihniyetinin Öcalan’ı ve partisini öyle kolayca affetmesi, onu muhatap alması, paradigmanın çöküşü demektir. CHP seçmeni, ulusalcı bir seçmendir, AK Parti’den kurtulacağım diye, alternatif ve etnik temelli bir ‘ulusal inşaya’ gönül rahatlığıyla evet diyecek bir seçmen olmaktan epey uzaktır.
HDP’yi yönetenlerin anlaması gereken şudur ki, CHP ulusalcılığı, siyasi manada, AK Parti nefreti karşılığında, Anadolu’da ikinci bir milli varlığa, izin verecek kadar yüzeysel ve tahammülkar bir ulusalcılık değildir.
Ki HDP’nin barajı aşması halinde, bir çeşit ‘Kürt Kuvayı Milliye’ gücü olarak görülen, dağlardaki silahlı grupların ‘öncülüğünde’ , yeni bir ‘ ulusal inşanın’ bir adım daha ileri götürüleceğinden, şüphe duymamak gerekir.
Dolayısıyla, CHP seçmeni, sandığa giderken, HDP’nin vaat ettiği bol sayıdaki kreşlere bakarak değil cumhuriyetin temel değerlerinin korunmasına ve bekasına bakarak oy verecektir.
CHP’nin siyasi mirası ve paradigmasında, ‘Doğu’ sadece ama sadece bir sendromdan ibarettir. ‘Doğu’ hala keşfedilememiş bir coğrafya, ‘anlamsız isyanların’, Kemalist medenileşme projelerine karşı girişilmiş gerici ayaklanmaların cereyan ettiği bir yer olarak, CHP içinde hala yaşamaya devam eden politik paranoyaları ve bölünme korkusunu beslemeye devam ediyor.
Aklı başında her CHP’li bilir ki,’Doğu’dan AK partiyi alın, bu parti ‘Doğu’da seçimlerde %10-15 arasında oy kaybetsin, Türkiye’nin siyasi birliğinin korunması biraz daha zorlaşacaktır.
Bu seçimler, neresinden bakarsanız bakın, yola Kürtler ve Türkler olarak devam edip etmeyeceğimizin oylanacağı bir seçimdir. Yani cumhuriyeti ve üniter yapıyı korumak ve yeni bir anayasa yaparak, demokrasiyle taçlandırmaktır.
Siyasi birliğimiz korunamaz ve bir yara daha alırsak, yani AK Parti, özellikle de Kürt seçmenin oyunu almada başarısız olursa, oturup medeni insanlar gibi, ayrılığı konuşmak zorunda kalırız. ‘Doğu’nun şu an içinde bulunduğu siyasi zeminden başka bir sonuç çıkmıyor..