Siyasi partiler kuşkusuz bir fikir etrafında toplanmış ve bir liderin öncülüğünde hareket eden mekanizmalardır. Bu yanıyla liderin sözüne ya da partinin programına taban tabana zıt bir fikrin o parti içinde yer alması uygun da düşmez doğru da değildir.. Her yerin kendi kuralları doğruları vardır.. Misal bu gazetede PKK’nın ya da FETÖ’nün övüldüğü bir yazı görebilir misiniz?.. O yazıları yazabilecekleri başka mecralar vardır, oraya giderler.. Onun gibi düşünün partileri de.. Fakat bu apaçık bir ahlaksızlığı, hırsızlığı, yolsuzluğu sırf parti aidiyeti var diye görmezden gelmeyi de gerektirmez.. Sırf bunlar dile getirildi diye konuşanların kellesinin alınması, itibarsızlaştırılması asla ve asla kabul edilemez..
*** Bakın CHP’li Barış Yarkadaş bir şey söyledi.. Dedi ki, partimizin bir teşkilat yöneticisi hakkında bir suçlama var ve bu suçlama neticesinde il yönetimi kulağının üstüne yatıyor. Sonra?.. Sonrasını biliyorsunuz.. Bir tür “Me too” kampanyasına dönüştü bu iş.. CHP’de farklı farklı teşkilatlarda yaşanan çok sayıda taciz iddiası dillendirilmeye başlandı. Dahası bütün bunların üstünün örtüldüğü ortaya çıktı.. İyi ama neden?..
*** Partinin bir yetkilisi bu konuda TBMM’de bir konuşma yaptı, dinlediniz mi?.. CHP İstanbul Milletvekili Saliha Sera Kadıgil Sütlü… Çıktı ve meclis kürsüsünden; “…CHP içinde taciz, tecavüz oldu mu, oldu.. Tabii ki olacak, 18 yıldır sizin iktidarınızda yaşıyoruz…” dedi .. Yani CHP’li bir yönetici bir cinsel saldırıda bulunmuşsa bile bunun suçlusu Erdoğan oldu, iyi mi?.. Ama diğer tarafıyla parti içindeki bu iddialar bir milletvekili tarafından TBMM’de de dillendirilerek kabul edilmiş de oldu.. Demek ki Barış Yarkadaş doğru söylüyormuş.. Peki ya sonuç? Barış Yarkadaş’ın Halk Tv’deki programı yayından kaldırıldı.. Gerçi Yarkadaş o açıklamaları Twitter’dan yapmıştı. Detayını da Tv100’de anlattı sanıyorum. Halk Tv’yi bu işe hiç karıştırmadı.. Ama yine de Halk Tv kapısı kapandı.
*** Cumhuriyet Halk Partisi’nin inandırıcılığı bakımından bu tavır son derece önemli bir referans.. Her platformda özgürlükler, fikir hürriyeti, ifade hürriyeti diye bas bas bağırıyor CHP sözcüleri.. İyi de yapıyorlar.. E tamam da, müdahale edebildikleri televizyon kanallarında böylesi bir dizayna kalkışmak, bu söylemle çelişmiyor mu?..
*** PARTİSİZ BAŞBAKANLIK!
Kemal Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığı ile ilgili.. Ertuğrul Özkök, “ben siyasetten anlamam ama” diye başlamış ve Kılıçdaroğlu’nun asıl niyetinin, ABD’deki gibi partisiz bir başkanlık sistemi olduğunu iddia etmiş. Evet de Bizzat Sayın Kılıçdaroğlu ve müttefikleri “biz ‘Başbakanlı sistem’i geri istiyoruz” diye kampanya yürütmüyorlar mı?.. Başbakan dediğiniz kişi bizzat ve doğrudan parti genel başkanı değil mi?.. Nasıl bir perhizden bahsediyoruz, lahanayı nerede yiyoruz?.. Bence Özkök ve CHP’yi yazan diğerleri, Kılıçdaroğlu’nu düştüğü açmazdan kurtarmak için küçük/minik tüyolar vermeye çalışıyorlar.. Fakat anlaşılıyor ki nafile..