Cumhurbaşkanı Erdoğan dün AK Parti Grup Toplantısı'nda CHP için bir parantez açtı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dün dedikleri arasında şunlar var:
"Cehaletin tek başına katlanılabilir bir eksiklik olmasına karşın, cehaletle ukalalık bir araya geldiğinde çekilmez bir hal alıyor. CHP'nin ve kimi belediye başkanlarının sergiledikleri tablo tam olarak budur. Millete ve milletin inanç değerlerine hakaret eden kim varsa en büyük destekçisi, hamisi, koruyucusu bilin ki CHP'dir."
CHP'nin ve destekçisi medyanın, son günlerde kılıç çeken teğmenler üzerinden Türk Silahlı Kuvvetlerini hedef alması, bardağı taşıran son damla oldu.
Erdoğan dün, milletimizin hislerini dile getirdi:
"Kılıç şakırtıları arasında disiplinsizlik yapanları kahramanlaştırmak neyin nesidir? CHP'nin, tarihinin her döneminde olduğu gibi bugün de orduya siyaset bulaştırma, orduyu kışkırtma geleneğinden kurtulamadığı anlaşılıyor."
Yakın tarihi bilmeyen nesiller, CHP'nin genlerine kadar işleyen faşist, darbeci karakterini kolay anlayamazlar.
Çok partili hayata geçince 1950'de Demokrat Parti'nin milletin teveccühü ile iktidara gelmesi, Türkiye üzerine hesap yapan Batı/Haçlı şer cephesini tedirgin etti. CHP-asker içindeki cuntalar-gazeteler-yüksek yargı-dışa bağlı işadamları ve üniversite yönetimleri ile kurulan VESAYET SİSTEMİ/STATÜKO eliyle, Türkiye'nin üzerine bir karabasan gibi çöktüler.
Başta İsmet İnönü, CHP yönetimleri; ordu içinde iktidar hırsı ile yanıp tutuşan cuntacıları arkalamasaydı, cesaretlendirmeseydi, korumasaydı, darbeciler yönetime el koymayı akıllarından bile geçiremezdi...
Vesayet ağaları, göstermelik demokrasi ile milletin önünü kesmenin formülünü bulmuşlardı: CHP+ORDU=DARBE
27 Mayıs 1960 darbesinin ikinci günü Cemal Gürsel, İsmet İnönü'yü arayıp "Bir emriniz var mı?" diye sorduğunda İnönü, "Büyük bir iş yaptınız. Başarınıza yardımcı olmak için asıl ben sizin emrinizde olacağım" karşılığını verdi. Gürsel de İnönü'nün sözlerini peygamber buyruğu gibi yerine getireceğini belirtti.
27 Mayısçılar, yıllar sonra yaptıkları açıklamalarda kendilerini; CHP yöneticileriyle, bu partinin desteğindeki dergi ve gazetelerin kışkırttığını açıkça söylediler.
Hürriyet gazetesinin patronu iken Erol Simavi, 19 Mayıs 1988'de Emin Çölaşan'a verdiği röportajda; "Basın için dünyada, beş büyük kuvvetten biridir, dördüncü kuvvettir' derler. Bu söz Türkiye için geçerli değil... Birinci kuvvet Türkiye'de ordu mu? Hayır, basındır. İkincisi ordudur... Çünkü orduyu, ihtilâllere basın hazırlar..."
Bugün CHP'nin arkasına dizilmiş televizyon kanallarını, gazeteleri gözünüzün önün getirin, kılıç çeken teğmenler üzerinden nasıl pervasızca provokasyon, nasıl bir kışkırtma, tahrik, nasıl bir hazırlık yapıldığını açık açık görürsünüz.
Demokrasiye yapılan bütün müdahalelerde, darbelerde vesayet ağaları/statüko bekçileri CHP'yi kullanmışlardır.
Darbelerin hiçbirinde, CHP, yönetim olarak milletin yanında yer almamıştır.
27 Mayıs 1960 darbesinde, 12 Mart 1971 muhtırasında, 12 Eylül 1980 darbesi öncesinde, 28 Şubat 1997 muhtırasında, 27 Nisan 2007 e-muhtırasında, 15 Temmuz FETÖ ihanetinde CHP'nin duruşu, rolü milletin yanı değildir. FETÖ darbe girişimine kontrollü darbe, tiyatro diyen de CHP'nin geçen dönemki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'dur..
Dün Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hatırlattığı gibi FETÖ'cülerin davulunu 15 Temmuz 2016'dan sonra da çalmaya devam eden Kılıçdaroğlu, "14-28 Mayıs 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimleri arifesinde gittiği Amerika'da, saatlerce hamburgercide ne yaptığını o gün bugündür açıklayamadı..."
Evet, CHP zihniyeti için her yol mubahtır.
Amaca ulaştıktan sonra; diktatörlük de, darbe de, DEM'le işbirliği de bir yoldur...