Kemal Kılıçdaroğlu dün CHP Meclis grubuyla toplantı yapmadı. Toplantının CHP Trabzon eski il başkanının vefatı dolayısıyla iptal edildiği açıklandı.
Bu iptalde Kılıçdaroğlu’nun önceki gün milletvekilleriyle yaşadığı gerilimin etkisi nedir, bilmiyoruz. Ama haberlere bakılırsa tüzük kurultayı öncesinde CHP’nin içi iyice karışmış.
Aktarılanlara göre 60 milletvekili tüzük taslağına itiraz ediyor, İlhan Cihaner ile Selin Sayek Böke’nin başını çektiği 20 milletvekili bildiri yayınlamaya hazırlanıyor. Bu işe sinirlenen Kemal Bey ise itirazcı vekillere 1 Kasım’dan kalan adaylık borçlarını hatırlatıveriyor.
Oysa en fazla merak ettiğim grup toplantısıydı bu hafta.
Normal şartlarda her hafta grup konuşmaları gündem olan AK Parti ile MHP seçim ittifakını çoktan yapıp yola koyulduklarından, genel başkanların kürsü konuşmaları da haliyle siyasi sürprizler değil icraat ve kararlılık içeriyor.
CHP öyle değil ama. Hele de ittifakın netleşeceği tüzük kurultayına birkaç gün kala.
Birkaç nedeni var merakımın. Daha doğrusu cevabını aradığım sorular var.
Mesela Saadet Partisi ile ittifak ihtimali ne durumda?
CHP’nin adayı Abdullah Gül mü olacak?
Son kamuoyu araştırmasında Abdullah Gül isminin, PKK’dan yargılanan Selahattin Demirtaş’ın da altında; yüzde 5,5’ta kalması CHP’nin Gül ile ilgili temennilerini ne yönde etkiliyor?
Son seçimde yüzde 25 alan CHP’nin genel başkanı olarak şahsi oyu yüzde 17,5 görünüyor Kemal Bey’in. Acaba yüzde 17,5 yüzde 5,5’dan iyidir deyip kendisi aday olmayı düşünür mü?
Parti lideri olarak cumhurbaşkanı adayı olmaması, insanların kendisi hakkında “iddiasız, niteliksiz, adaylık için gereken özgüvenden yoksun” diye düşünmesine yol açmaz mı? Pekişmeye başlayan bu kanaatin önüne nasıl geçmeyi düşünüyor?
Aday olmamasında, Tayyip Erdoğan karşısında kimsenin seçim kazanamayacağına ilişkin tecrübesinin ve kanaatinin payı nedir?
Peki ya CHP’den, CHP’nin siyasi-ideolojik çevresinden birinin değil de rekabet ettiği partinin geçmiş bir cumhurbaşkanının aday gösterilmesi, CHP’nin varlığını, iddiasını “hiç” hükmüne düşürmez mi?
Seçmen bunu Kılıçdaroğlu’nun CHP çevrelerinden bir ismi kendine rakip olarak parlatmak istememesine, şahsi kıskançlığına, bundan da öte CHP’nin siyasi yetersizliğine ve çaresizliğine yormaz mı?
Meral Akşener ve İP beklenen etkiyi yaratmadığı için mi Saadet Partisi “hayır bloku” için kilit partiye, daha on yıl önce her türlü çirkin yakıştırmanın yapıldığı Sayın Gül bulunmaz Hint kumaşına dönüştü?
Ha bir de, “CHP yandaşı” bir kadın gazetecinin, BirGün yazarı Ayşenur Arslan’ın PKK’yı örnek gösterdikten sonra CHP’ye önerdiği şu “AKP ile silahlı mücadele yöntemi” hakkında ne düşünüyor Kemal Bey?
CHP grup toplantısıyla ilgili beklentim, Kılıçdaroğlu’nun bu sorulardan hiç değilse birkaçına cevap verme ihtimalineydi.
Sarih konuşan biri olmadığını biliyorum ama konuşsaydı imalarını, yutkunduklarını, satır aralarını okuyarak da durumu anlayabilirdik. Neyin etrafında dolandığına bakarak bile nelerden çekindiğini çıkarabilir, iyi kötü bir veri elde edebilirdik.
CHP’ye yakın gazetecilerden rica edelim o halde. İçlerinden biri cesaret edip de sorarsa kendisine sorulması gereken soruları, bir ihtimal cevap alabiliriz belki.
Röportaj teklifimi defaatle kabul etmediği için Sayın Kılıçdaroğlu, mecburen böyle ortaya bırakıyorum kendisine sorulması gerekenleri.