Temmuz ortasında Doğu Karadeniz'de aşırı yağışla başlayan korkulu süreç Ege ve Akdeniz'de şehirlerindeki orman yangınlarıyla devam etti. 16 gün boyunca süren 299 ayrı yangın söndürüldü, ülke olarak tam nefes alacaktık, bu kez Batı Karadeniz sele teslim oldu.
Canlar da kaybettik ne yazık ki.
Afetlerde hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına sabırlar diliyorum yürekten.
Kayıp vatandaşlarımızın sağ salim bulunması, yaraların bir an evvel sarılması dileğimiz. Bir daha böyle felaketlerin yaşanmaması için tedbirlerin alınması, hatalardan ders çıkartılması ortak ödevimiz olsun.
Hem acıyı hem zorluğu paylaştık zaten bir kez daha.
Afet nerede yaşanırsa yaşansın, canımız Türkiye'nin her yerinde aynı yandı.
Ve gördük ki toplumu ayrıştırmak, vatandaşı devlete düşman etmek için on yıllardır denenen operasyonlara, provokasyonlara rağmen devlet-millet birliği de dayanışma ruhumuz da dipdiri.
Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere hükümet üstün bir mücadele yürütüyor. Afet bölgesinin birinden diğerine hiç dinlenemeden yılmadan giden, azimle çalışan, sahadan hiç çekilmeyen güçlü güvenilir çalışkan bir siyasi profili var şükür ki Türkiye'nin. Bakanlar, kurumlar, kuruluşlar, uzman ekipler, koordinasyon becerisi, mağdur vatandaşa hizmet bilinci...
Sahada gerçekte bunlar var.
CHP medyası ve yabancı ülkelerden para ve talimat alan güya iktidara "muhalif" medyanın dezenformasyona bakarsanız hiç mücadele edilmedi, hiçbir şey yapılmadı.
Hal bu ki gerçek böyle değil.
Gerçek, devletimizin güçlü olduğu, vatandaşını mağdur etmediği, yalnız komadığı ve heştek meştek yalanlarıyla oyalanmak yerine gidip vatandaşın yarasına merhem olduğudur.
MEDYA OLAY YERİNE GERİ DÖNSÜN
Devlet adamlarımız, kurumlarımız, sivil toplum kuruluşlarımız gibi ve hatta onlar kadar hızlı medyamız da merkeze dönmeden afet bölgelerinin birinden bir diğerine geçiyor bir aydır.
Çok yorucu, zorlayıcı bir tempo olduğu açık.
Zaten personelin izin aldığı, dönüşümlü çalıştığı yaz aylarında kadro sıkıntısı da vardır mutlaka ama afetler yaşanırken gösterilen dikkatli haber takibinin afet sonrasında da sürdürülmesi gerekir.
Yoksa her şey yarım kalır.
Hem değişen durum aktarılmamış, haber eksik kalmış oluyor, hem de toplumun zihnine kaydedilen afet görüntülerinin yarattığı travma iyileşmez ya da iyileşmesi gecikir.
Kendimden örnek vereyim. Orman yangınlarını ben de herkes gibi canlı yayınlardan takip ettim, çok üzüldüm çok korktum.
Lakin yangın sonrası görüntüyle sarsılmış olsam da Muğla'ya gittiğimde yaraların sarıldığını, hayatın yangın bölgelerinde dahi kendi rutinine kavuştuğunu gördüğüm için çok daha umutluyum.
Hem toplumu sağaltmak, hem yangın gerçeğinin yerini alan yeni durumu haberleştirmek için medya olay yerine geri dönmeli.