Türkiye üç yıl içinde üç seçim geçirecek. Normal tarihine göre 2014 Mart’ında Yerel seçim, aynı yıl Ağustos’tan önce cumhurbaşkanlığı seçimi ve 2015 Haziran’ında genel seçim. Hükümet, yerel seçimler için kampanyaların kış aylarına denk gelmesi nedeniyle seçimi sonbahara alma teklifini getirdi. Anayasa değişikliği gerektiren bu teklif MHP’nin oylarıyla teknik olarak TBMM’den geçebiliyordu, ancak ‘fire’ler nedeniyle bu gerçekleşmedi. Liderlerin kararlılığına rağmen firelerin iki partide de olduğu Ankara’da ortak kanaat.
AK Parti ve MHP’nin uzlaşmasına rağmen TBMM’de anayasa değişikliği yapılamamış olması, “milletin temsilcileriyle ortaya koyduğu iradenin ‘geniş uzlaşma’dan yana olduğu” şeklinde yorumlanıyor. Yerel seçimlerin erkene alınması gündeme geldiğinde görüştüğüm CHP yetkilileri, kış şartlarında yerel seçim yapılmasının zor olacağını kabul ederek, seçimin erkene alınmasının makul olduğunu söylüyorlardı. Yani CHP’nin yerel seçimin erkene alınmasına prensipte bir itirazı yoktu. Açıklamalara bakılırsa bugün de yok.
AK Parti, Cumhurbaşkanı Gül’den dönen yerel seçimlerin erkene alınmasını öngören anayasa değişikliğini yeniden TBMM’ye getirmek istiyor. MHP imzasının arkasında olduğunu açıkladı. Ancak yeni bir riske girmemek için CHP’nin de uzlaşmaya katılmasını istiyor. AK Parti ile CHP arasındaki ilk görüşme önceki gün bekleniyordu, dün gerçekleşebildi. AK Parti de daha önce ‘27 Ekim’ olarak teklife koyduğu yerel seçim tarihini ‘uzlaşma’ adına CHP’ye götürmedi, tarihi birlikte belirleme seçeneğini açık bıraktı. Ancak CHP yanıt vermedi, “yetkili kurullarımızda görüşelim” diyerek zaman istedi.
CHP’nin önünde, her konuda dile getirdiği ‘geniş uzlaşma’ için somut tavır sergileme fırsatı var. Ya “ikili uzlaşma ülkenin sorunlarını çözmez, ana muhalefet partisinin de yapılan işin ülkenin hayırına olduğuna dair ikna edilmesi gerekiyor” diyerek uzlaşma prensiplerini ortaya koyacak ya da iktidarın kapısına gelmesini “başka konularda şart koşma fırsatı” olarak değerlendirmeye çalışacak.
Son iki gündür görünen, CHP’nin bu durumu “Büyükşehir yasasını engelleme” fırsatı olarak değerlendirmek isteyeceği yönünde. CHP, büyükşehir sınırlarını il sınırlarına genişletilmesine karşı çıkıyor. En çok da geçen seçimde kazandığı ve yasayla büyükşehir statüsüne geçecek olan Antalya’yı kaybetmekten endişe ediyor.
Ancak öte taraftan, AK Parti daha yasa çıkmadan CHP’ye bir ‘jest’ yaptı bile. İstanbul’un en değerli bölgesi olan ‘Manhattan’ lakaplı Maslak-Ayazağa bölgesi CHP’nin potansiyel lider adayı Mustafa Sarıgül’ün Şişli’sinden alıp CHP’li Sarıyer Belediyesi’ne bağlandı.
CHP bugün ya da yarın, uzlaşmacı bir parti olabileceğini gösteren cevabı AK Parti’ye verirse, millet hem kış ortasında seçim yapmayacak hem de Türkiye Ocak’tan Ağustos’a kadar olan süreyi seçim atmosferinde geçirmeyecek.
Aksi halde AK Parti’nin MHP ile uzlaşmaya güvenerek anayasa değişikliğini TBMM’ye yeniden getirmeme ihtimali yüksek.
Kimse kızmasın kızımı yazdım
Geçtiğimiz hafta iki unutulmaz mesaj aldım: “Hayat ikiye ayrılır: Çocuğun olmadan önce ve sonra...” İlk çığlık, duygu dünyasının en önemli kapısının henüz açılmamış olduğunu göstermeye yetti bile. İkinci mesaj ise daha imalıydı: “Hayat ikiye ayrılır: Kız çocuğun olmadan önce ve sonra...” Cinsiyete dayalı statü mü olurdu? Olurmuş!.. Daha ilk bakışıyla ‘kız çocuğu’ olarak olası erkek kardeşlerinden ayrı bir statü edinmeyi başardı bile. Adıyla yaşamasını dilediğim kızım Meryem’i şahane mesajlarla karşılayan dostlarıma şükranım baki kalacak.